7 Ara 2009

FAZLA UZUN BİR ARA-ASKERLİK NEDENİYLE KAPALIYIZ-

Bir yıldan fazladır karalıyoruz burada bir şeyler. İyi kötü, beğenen, beğenmeyen, eleştiren çok oldu. Ama artık uzun bir süre blogda yazı olmayacak. Sebebi Arsw'nin askere gidecek olması. Kendisine hayırlı tezkereler dileyelim. Hayırlı bir yere gider, bitirir, gelir ve geldikten sonra çocuğunu(yeğenimi) kucağına alır evine sağlıklı sıhhatli döner diyelim.

Ha bana gelince, zaten son zamanlarda fazla yazamıyorum. Vakit ayırmaktan çok üşengeçliğimden ötürü. Burada değil de belki başka yerlerde(sözlük, twitter) yazacağım. Buraya severek yazdık bir şeyleri. Hatalarımız yanlışlarımız da çok oldu. Ama çok sevdik yazmayı. Takip eden, okuyan, yorumlayan, teşvik eden herkese teşekkürler. Sağlıcakla kalın.

ARSW: Sağlıcakla kalın.

18 Kas 2009

SON DAKİKA ! ARDA TURAN

''Futbolcumuz Arda Turan’ın burun akıntısı, ateş ve genel halsizlik şikayetleri ile başlayan sağlık sorunu için yapılmış olan testlerinin bugün çıkan sonuçlarında H1N1 test sonucunun pozitif olduğu saptanmıştır. Futbolcumuz konuyla ilgili detaylı olarak bilgilendirilmiş olup, başlanan tedavisine düzenli bir şekilde devam edilmektedir.

Sağlık durumu iyi olan ve istirahata alınan kaptanımızın, takımdan ayrı olarak, 23 Kasım Pazartesi gününe kadar özel tedavisine devam edilecektir.''

Galatasaray Futbol A.Ş.

Geçmiş olsun kaptan. Bir an önce sağlığına kavuşman dileklerimizle.

12 Kas 2009

TARİHTE BUGÜN GALATASARAY

Aşağıdaki resimler sırasıyla 12.11.1950/60/70/80/90 ve 2009 tarihlerinde günün Galatasaray ile ilgili gazete haberleridir.

Tarih 12.11.1950 yine bir derbi günü. Mevsimin en mühim maçı...


Tarih 12.11.1960 yönetim ve idari anlamda sıkıntılar bu güne has değilmiş. Bunu görebiliyoruz.


Tarih 12.11.1970 haberimiz bu kez basketboldan. Teşvik turnuvası...


Tarih 12.11.1980 maç Türkiye kupası, rakip Zonguldak.


Tarih 12.11.1990 voleyboldan haberimiz. G.Saray ezdi geçti...


Tarih 12.11.2000. Jardel'i hatırlamak gülümsetti.


Tarih 12.11.2009.

Not: Tüm resimler şuradan; http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/

FUTBOL TARİHİNİN EN HIZLI GOLÜ



Suudi Arabistan'da oynanan Prens Faysal bin Fahad kupası maçında Al Hilal-Al Shoalah arasında oynanan maçın 2. saniyesinde Al Hilal oyuncusu Nawaf Al Abed'in golü.

10 Kas 2009

TRABZONSPOR TARAFTARI VE 61. DAKİKA

61. dakika muhabbeti ne zaman sona erecek belli değil. Sanırım bunun bir sonu yok. Neden bu kadar büyütüldüğünü de anlamak çok zor. Savunulanlar, takımın olumsuz etkilendiği yönünde. Bir çok kez yazıldı çizildi. Yanlış hatırlamıyorsam en büyük tepkiyi de Hıncal Uluç vermişti. Şimdi futbol'un taraftarsız bir hiç olduğunu savunan bu kimseler 61. dakikada yapılan bu tribün şovuna şimdi neden bu kadar tepkili...

***

2008/2009 sezonunun ilk maçından bu yana Avni Aker'de oynanan ve 61. dakikadan sonra atılan ve yenen gollere şöyle bir göz atınca yapılan eleştirilerin ağır olduğunu görebiliyoruz. Trabzonspor'u bu dakikadan itibaren ele alırsak 13 gol atıp 9 gol yemiş. Ve yine bu dakikadan itibaren ele alırsak 24 puan toplayıp 15 puan kaybetmiş. 61. dakikadan önce atılan gollerde beraberlik varsa ve 61. dakikadan sonra atılan gol yoksa oradan da alınan 1 puanı da ilave dersek bordo mavili ekip 27 puan toplamış oluyor.

***

Bu noktadan sonra kesinlikle taraftar haksızlığa uğramakta. Takımını destekleyip ateşlemek için yapılan bir tribün organizasyonu birden gündeme oturacak ve sıcaklığını koruyacak ve yapılan bu şov sahadaki oyuncuları olumsuz yönde etkileyecek... Yok böyle bir şey...

4 Kas 2009

BEŞİKTAŞ 0-3 WOLFSBURG

En Şaşkını...
En Kötüsü...

En İyisi...


29 Eki 2009

'' ÖZLEMİŞİZZZ ''

Dün akşam 11 de başlarken duygulandım. Oyundan alınırken de alkışladım. Kötü oyunla kazanılmış bir maçın ardından değinilmesi gereken tek nokta Tobi'yi tekrar sarı kırmızı formanın içinde o arma için mücadele etmesine tanık olmak.

23 Eki 2009

RİJKAARD'IN ALVES'İ

Bu güne kadar blogda Sabri için bir çok eleştiride bulunduk. Eleştiri yaparken hiç düşünmeden yerden yere vurduk. Şu günlerde hakkını vermek gerekiyor. Rijkaard geldikten sonra oynadığı oyun şimdilerde yüzümeze tokat gibi gelmekte. Sabri'yi bu performansından dolayı tebrik ediyorum. Keita ile sağ çizgiyi oldukça uyumlu bir şekilde kullanıyor. Tabi bu durumda en büyük pay Rijkaard'ın. Bu performansı geçici derseniz ona da eyvallah derim. Adın çıkmış dokuza inmez sekize...

21 Eki 2009

CAMP NOU'DA BİR TÜRK



Dün gecenin en büyük sürprizi diyebiliriz, Barcelonan'nın Rubiz Kazan'a mağlubiyetini. Galibiyet golü Gökdeniz Karadeniz'den. Düzgün bir vuruşla işi çoktan bitirmiş. Bazılarına selaaam olsun...

Video http://www.maraton.com.tr/haberler/90690/gokdeniz-barcayi-devirdi.html

19 Eki 2009

SÜRPRİZ ŞAMPİYON JENSON BUTTON

Yarışlardan çok yarış kurallarının konuşulduğu bir sezon geride kalmak üzere. Bitime bir yarış kala Sürücüler klasmanında Jenson Button şampiyonluğunu ilan ederken takımı Brawn Gp takımlar klasmanında ipi göğüsleyen taraf oldu.

Jenson Button ;

"Bu harika. Özellikle işlerin ters gittiği birkaç yarıştan sonra bu çok iyi oldu. Harika bir yarıştı, Ben Dünya Şampiyonuyum! 21 yıl önce kartinge başladığım zamanki amacım buydu. Kazanmayı seviyorum. Hiç gerçekten bir dünya şampiyonu olacağımı bilemezdim ama bugün bunu yaptık!"

16 Eki 2009

ALEXİ LALAS V DAVID BECKHAM


Yukarıdaki Alexi Lalas 1994 Dünya kupasında sakallarıyla dikket çeken ABD'li futbolcu.

Hemen aşağıdaki de 2010 Dünya kupası maçlarında yine sakallarıyla dikkat çeken İngiliz futbolcu.


14 Eki 2009

2010 İÇİN SON KOZLAR

2010 dünya kupası için son kozlar oynanıyor.

FOTOĞRAFLARIN DİLİ & FATİH TERİM

S: Fatih Hocam giderken bizlere ne bıraktınız ? Yani taraftar olarak...

S: Bizlere diyorum, takımı bırakıp giderken ne bıraktınız ? Dünya kupasına katılamamaktan başka.

S: Hımmm... Bilmiyorsunuz.

10 Eki 2009

BİR ELİ YAĞDA BİR ELİ BALDA

Bir yanda uzun bir aradan sonra milli takıma davet edilen Aimar diğer yanda takımın yıldızı Messi. Maradona bu ikiliye grupta kalan maçlarda çok güveniyor. Geçmişi şöyle bir hatırlarsak maradona bu iki futbolcu için ne söylemiş...

Messi için,'' o bizim maça asımız'' demişti.

Aimar içinse Valencia'da oynadığı yıllarda ''para verip izleyeceğim tek futbolcu'' demişti. Bakalım bu ikiliyi sahada beraber görecekmiyiz.

9 Eki 2009

ORTA SAHA & TOBIAS LİNDEROTH

Nokta transferlerin yapılmaya başlandığı tarihtir benim için 2007' nin haziran ayı. 2000 yılının başarılı kadrosundan bu yana gerekli bölge transferlerinin yapılmaya başlandığı tarihtir. Duygusal futbol anlayışının çimler üzerindeki hakimiyetinin sona ermesi için atılan adımların ilkidir.

''Savunma forvetten hücum defanstan başlar'' anlayışı şu anda hakimiyetini sürdüğü futbol arenalarında bireysel futbol anlayışından sıyrılıp takım halinde mücadele etme anlayışını beraberinde getirmiştir.

Bu oyun anlayışının anahtarını bir mevkiye teslim edeceksek bu tartışmasız orta saha oyuncuları olmalı. Delicesine akan bir nehir düşünelim; kıyıları birbirine bağlayan bir köprü olmadığı sürece karşıdaki hazine hiçbir işi yaramaz. Bu anlamda futbolun hazinesi gol ise karşı kıyıdan bu gole ulaşmak için orta saha köprüsün sağlam kurmak gerekiyor.

Avrupada başarı yakalamış takımın orta saha oyuncuları birden dağılınca takım kral çıplak gibi kaldı. Şimdi arada yedi yıl var bu süre içinde takım şampiyonluklar yaşadı bu başarıda giden mevki oyuncularının yerine gelenlerin katkıları yok mu diye sorabilirsiniz. Elbette var. Ama asıl olay nokta taransferlerle eksik bölgeleri kapatıp Avrupa'da yaşanan başarıyı daha üst seviyelere götürmek olmalı. Ki Galatasaray formasını kime giydirirsek giydirelim forma şampiyonluğa oynar. Türkiye'de şampiyon olmak Galatasaray için asıl hedefe ulaşmakta bir basamak olmalı.

2007 ' nin haziranı işte bundan dolayı önemli. Bu tarih Tobias Linderoth'un Galatasaray'a geldiği tarih. Yıkılmak üzere olan köprünün ayağını daha sağlama almak için yapılmış akıllı bir transferdi. Avrupa vizyonu düşüncesi gerekli olanı yaptırmıştı.

Tobias Galatasaray'a gelmeden önceki kulübü Fc Kopenhag'da üç sezondaki 127 maçın tamamında ilk 11 de başladı. Orta sahadaki üstün mücadelesi ve oyunu iki yönlü okuması en belirgin özelliği. Belirgin özelliklerine ek olarak düzgün pozisyon alır, oyunun yönünü değiştirir, kanat oyuncularına yardımcı olur, defans oyuncularının dinlenmesini sağlar, oyunu hücum yönünde hızlı, yerinde ve olumlu paslarla destekler.

Rijkaard'ın oyun sistemindeki eksik olan taş bu özelliklere bakıldığı zaman Tobias'tır. Mehmet Topal, Mustafa Sarp, Barış kendilerinden beklenen iki yönlü oyun anlayışını şu ana kadar benimseyemediler. Bundan iki post önce blog yazarlarından tı estı to Topal Üzerine Bir Kaç Kelam başlıklı postunda bazı noktalara değinmişti. O zamanda söylemiştim kendisine bazı noktalarda katılmadığımı. Topal Türkiye'nin en iy ön liberolarından birisidir bu tartışılmaz. Fakat yıllardır oyun anlayışını değiştiremedi. Euro 2008 den sonraki düşüşü halen devam etmekte. Hadi sakatlıktan yeni çıktı diyelim fakat oynadığı maçlarda da gördük ki oyunu okuyabileme yeteneğini nedense halen değiştiremedi. Özellikle Mustafa Sarp ve Mehmet Topal ikilisinin olduğu maçlarda sancılı dakikaları daha çok hissettik. Her iki oyuncuda hücumu düşünme noktasında sıkıntılılar. Burada kesinlikle yanlış anlaşılmasın şikayetçi olduğum nokta sadece ve sadece Topal'ın kendisini geliştirme konusunda yavaş olması.

Tekrar Tobias Linderoth'a dönecek olursak Sarı kırmızılı takıma geldiği tarihten sonra oynadığı maçlarda sergilediği mücadele hepimizi umutlandırmıştı. Tam alıştı derken kalçasından sakatlandı ve sezona daha tam başlamamışken kapattı. Geldiği tarihten bu yana süper ligde oynadığı maç sayısı ve sürelerine bir göz atalım;

2007/2008 sezonu 7 maç 629 dakika
2008/2009 sezonu 2 maç 120 dakika

Sakatlık yakasını bir türlü bırakmadı. Takıma döndüğü anlarda antrenmanlar da tekrar sakatlandı. Şu günlerde tekrar takımla birlikte çalışmalara başladı. Beklentim milli takım arasından sonra takıma bir daha sakatlanmamak üzere dönmesi. Ona gerçekten çok ihtiyaç var. Bunu sözleşmesinin halen devam etmesi de göstermektedir.

29 Eyl 2009

'' YALNIZCA KAYSERİSPOR''

Hafta sonu oynanan Kayserispor-Kasımpaşa maçında stad önünde ve içinde taraftara dağıtılan yaklaşık iki sayfalık bildiri ve fotoğraflar bir takım için taraftarın ne anlam ifade ettiğini gözler önüne seriyor.

Bu bana birazda Kayserispor'u desteklemekten çok o muhteşem stadın istenilen geliri sağlayamaması öncelikli düşünceymiş gibi izlenim bıraktı. Ki yayınlanan bildiride de bunun izlerini görebiliyoruz.

Bildiriden bir kısım ve bir kaç fotoğraf;


"Kayseri'de yaşayan bir Kayserilinin ne gibi ortak noktası olabilir İstanbul takımıyla. Bu İstanbul
takımlarını tutanlar Galatasaray Lisesi mezunu mu? yoksa Kadıköy
doğumlu mu? Veya Beşiktaş çarşısında mı ekmeğini kazanıyor? Neden
bir İstanbul takımı, Kayseri'de ceza maçlarını oynarken stat doluyor da, Kayserispor'un maçlarında
ilgi olmuyor. İstanbul takımlarını tutan kişiler, o
takımın stadında kaç kere maç izlediler, tesislerini bilirler mi?. Bir kısım
taraftar da birinci takımım şu, ikinci takımım
Kayserispor yalanının arkasına sığınanlardır. Artık sigarayı bırakır gibi
bıraktım. Yalnızca Kayserisporluyum demenin zamanı geldi de geçiyor. Hadi formamızı giyeyim,
atkımızı takalım, Kayserisporumuza sahi
p çıkalım. Hadi Kayserilim, kendi şehrinin değerlerine
sahip çık. Çocuklarımız artık doğuştan İstanbullu değil, Kayserili,
Kayserisporlu doğsun."

26 Eyl 2009

Antalyaspor - Fenerbahçe Maçı Bilet Fiyatları

Bu durum nasıl adlandırılır bilmiyorum ama bu taraftara yapılan bir ayıptır diye düşünüyorum.

Resmi siteden yapılan açıklama ;

26.09.2009 tarihinde oynanacak olan Antalyaspor – Fenerbahçe müsabakasında uygulanacak olan bilet fiyatları ise şöyledir: “Kale arkalarındaki tribünler (misafir tribünü dahil): 75 TL”, “Açık Tribün: 90 TL”. Buna ilaveten numaralı tribünde sadece önemli maçlarda bilet satışı uygulaması yapılacak olup, bu müsabakada uygulanacak bilet fiyatı ise 110 TL olarak belirlenmiştir.


Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


ANTALYASPOR A.Ş. YÖNETİM KURULU


25 Eyl 2009

UEFA'DA HAFTANIN TAKIMI

UEFA internet sitesinde haftanın takımı olarak Galatasaray'ı seçmiş. Sanırım bu bir ilk.

24 Eyl 2009

KAZIM ABİ'Yİ ANIYORUZ

Kazım Kanat'ı anııyoruz.Unutmayacağız Kazım Abi.

23 Eyl 2009

MATİAS EMİLİO DELGADO&BEŞİKTAŞ

Matias Emilio Delgado... Ülkemizde klasik oyun kurucu diye adlandırılan, performansıyla çok iyi diyemeyeceğimiz fakat iyi diyebileceğimiz bir profil çizdi Delgado çoğu zaman.Çok istikrarlı diyemeyiz ama istikrar sağladığı dönemlerde hep faydalı oldu takımına.Kapasitesi düşünülerek ya da sırt numarası 10 olduğu için belki de beklentiler büyük oldu hep.Haklıydı taraftar,Beşiktaş'ın 10 numaralı formasını sırtına geçirmiş bir topçudan beklenti her zaman üst düzey olmuştur, olacaktır ve olmalıdır da.

Delgado şimdilerde sakatlığı nedeniyle oynayamıyor.Bu sakatlığı uzun sürecek, iyileşince de bir süre form tutması beklenecek yani uzayacak bu süre.Kimilerine göre ocak ayı kimilerine göre daha erken ya da geç, bir kesinlik yok yani.Formda bir Delgado 10 numaralı formasıyla ne zaman sahalara dönecek bilinmez ama galiba taraftar o günün çabucak gelmesini bekliyor.
Oynadığı dönemde, olmasa da olur denilen Delgado bugün mumla aranıyor.Ki bu adamın performansını beğenmeyen ve eleştiren bazı yöneticiler açıklamalarıyla Delgado'yu taraftarın ve medyanın önüne ''beklentilerinizin olduğu futbolculardan gerekli performansı alamayınca sonuç böyle oldu "diyorlardı her kötü sonucun arkasından .Ama sormazlarmı insana "performansı iyi olmayan bir futbolcunun yerini dolduramıyorsun neden diye,BJK bu kadar aciz mi?Gelelim aynı ağızlardan şimdi alınan kötü sonuçların ardından " önemli eksiklerimiz var" cümlesinin ardına sığınırken,kastedilen eksikliklerden en önemlilerinden birini zamanında taraftarın ve medyanın önüne attıkları DELGADO oluveriyor.Öncelikle şunu kabul etmeliyiz ki BJk nin bu günlerini görünce Delgadonun bu takım için ne anlama gelldiğini daha iyi anlıyoruz.Herşeye rağmen bu adam formda olduğu zaman takıma fayda sağlarken rakipleri için önlem alınması gereken bir topçu olmuştur.
Bir taraftar olarak değilde bir futbolsever olarak yazdığım cümlelerden sonra diyorum ki ben Delgado'yu BJK formasıyla topun arkasından koşturduğunu ,taraftarın Delgadoya desteğini, attığı ve attırdığı gollerden sonra yaşayacağı gol sevincini tekrar görmek istiyorum ve galiba istiyoruz.


20 Eyl 2009

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


Tüm islam aleminin bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz.
İYİ BAYRAMLAR!!!!!

18 Eyl 2009

BAŞKA SÖZÜ OLAN VAR MI ?

Hani söze nereden başlasam bilemiyorum ama sanırım D-Smart'ın şifresiz diye büyük harflerle duyurduğu reklamlardan başlayacağım. Aslında kendimi bu duruma hazırlamıştım taki maçtan bir saat öncesine kadar. TNT'de verilen maç öncesi tanıtımlarda ''şifresiz'' yazısı ve üstüne basa basa söylemleri daha bir güven verdi ve tüm hazırlıklar maç saatine göre ayarlandı. Daha santra yapılmadan ''şifreli yayın'' yazısı ekrande belirince kendimi bir cafede bulmama ve maçın ilk yirmi beş dakikasına mal oldu. O andan itibaren D-Smart için söylenecek çok söz vardı ama yazılacak söz o kadar yok.

Beşiktaş maçına benzer bir oyun tarzı vardı sahada. Farklı olan Panathinaikos'un Beşiktaş'dan daha fazla hücum yapması ve Galatasaray'ın savunmada daha dikkatli olmasıydı. İnatla söylüyorum ki bu takım daha kapasitesinin yarısını sahaya yansıtıyor. Çok daha iyi olacak. Bu galibiyet bir kat daha arttırdı takımın kendine olan güvenini.

Unutmadan buradan Ahmet Abi'ye Ahmet Çakar'a seslenmek istiyorum; Beşiktaş maçından sonra halen Galatasaray'ın güçlü bir rakiple oynamadığı savunuyordu ve ucuna ekliyordu Panathinaikos maçında göreceğim asıl Galatasaray'ı diyordu. Bu sözlerin altında ne yattığını her sarı kırmızı renge gönül vermiş taraftar gayet iyi bilir. Halen güçlü bir rakiple oynamadı diyebilecek olan varsa futboldan uzak durmasını tavsiye edebilirim.

Atina'da o müthiş taraftar baskısının altında başı dik olarak soyunma odasına dönen tüm Galatasaray ruhunu taşıyan herkese teşekkür ederim.

15 Eyl 2009

BEŞİKTAŞ,FUTBOL MELEKLERİ vs. KIRMIZI ŞEYTANLAR


Temsilcimiz Beşiktaş bugün saat 21.45'te güçlü ve etkili taraftarının önünde en ciddi maçlarından birisini oynayacak.İngilizlerin ve dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan M.United'ı, namı diğer Kırmızı Şeytanları ağırlıyor Kara Kartal.
Maçın sonucu ne olur tam bilemeyiz ama kesin diyebileceğimiz şey Beşiktaş'ın yaşarken efsane olmayı başarmış taraftarının maça apayrı bir hava katacağıdır.Bu taraftarının desteği ve tabi ki biraz da şansının yardımıyla bu maçtan puan yada puanlar almasını diliyoruz.Ya da şöyle söylmek nasıl bi anlam getirecek bilmiyorum ama inşallah taraftarın oluşturduğu ambians dışında maç sonu konuşulacak güzel şeyler olur.
Bir başka bakış açısı düşünülürse Beşiktaş bu maçtan alacağı iyi bir sonuçla, geride bıraktığı çok kötü haftaları unutturabilir ve çıkış yakalayabilir.Ta bi ki bunun tersini düşünmek istemiyorum.Çünkü Beşiktaş taraftarı pusu atmış bu maçı bekliyor.Bu maçtan alınacak sonuç Beşiktaş'ın önümüzdeki günlerinin portresini çizebilir.Öyle umut edelim ki Kara Kartal bu akşamki maçtam yüzünün akıyla çıksın.Taraftarıyla bütünleşmiş bir Beşiktaş'ın, İnönü'de neler yapabileceğini biz biliyoruz.
Kara Kartal'a başarılar dilerken futbol meleklerinin İnönü semalarında bizim için uçmasını temenni ediyoruz.

10 Eyl 2009

MEÇHULE GİDEN BİR GEMİ

Yanlış yanlış üstüne gelince doğrulara kaçaçak yer kalmadı. Sel felaketi, hain terör saldırıları milli duygularımızı yeterince yıpratmış ve üzerine milli takımın Bosna'da aldığı beraberlik gelince işin kreması olmaktan kurtulamadık.

Dünya kupasında mücadele etme şansını büyük bir ihtimalle görülmemiş bir mucize yaşanmazsa kaybettik. Bu kayıp Bosna maçı sonrası mı oldu diye sorarsanız İspanya maçını hatırlatmak isterim. Hatırlayamadık mı ? O zaman Belçika, Estonya maçlarını hatırlayalım. Ağzımıza sakız olmuş bir kelime var ''Türkler zoru sever''. Artık sıktı bu. Maç günü yapılan tüm yorumlar bunun üstüne kuruluyor.

Aslında şu eleştiriyi yapmak çok istemiyorum. Ama değinmeden de geçmek işime gelmiyor. Öncelikle Önder, Ceyhun ve Semih'le oyuna başlamak yanlış tercihti. Arda ve Tuncay ortasahada gömüldü kaldı, oynanan sert futbola çok direnemediler. Hamit'i ilk defa bu kadar kötü gördüm. Gökhan ne yaptı ne yapmak istedi anlamadım. Hakan sakatlıktan sonra henüz kendine gelmiş değil. Servet takımın en iyisiydi. Emre altmışa kadar idare ederdi sonrasına kulübede sabretti. Herhalde bu denli önemli maçlar içinde bu denli dağınık, bu denli amaçsız ve hedefsiz olduğumuz maç çok yoktur. Atağa kalkarken ezdiğimiz top sayısı bir kamyonu geçmiştir.

Fatih Terim'e özel olarak hiç değinmiyor ve istifasını vermesini bekliyorum. Söylemek istediğim tek şey Milli takıma çağrılan ve çağrılmayan bazı futbolcularımızı karşılaştırıyorum önüme EGO çıkıyor.

8 Eyl 2009

Tarihi Nasıl Kaçırdık? Adana Demir-Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.
NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.
NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

5 Eyl 2009

İNANMAK


Önümüzdeki şu bir hafta içinde en çok ihtiyacımız olan kelime 'İnanç' sanırım. Bu gün ve Çarşamba günü oynayacağımız iki önemli maç var ve bu maçlardan galip ayrılmak zorundayız. Eğer istediğimiz yere gitmek istiyorsak. Taraftar olarak bizler buna inanıyoruz. Umarım tüm ekip de inanıyordur.

Fatih hocanın kadro seçimini yıllardır eleştiriyoruz. Tüm eleştirileri bir kenara bırakıp sahaya çıkan kim olursa olsun bu maçı bizlere kazandıracağına inancım tam.

3 Eyl 2009

''O ZAMAN PARAMI VERİN!''

Son günlerde Galatasaray'ı, oynadığı güzel futbol haricinde gündeme getiren bir konu da Lincoln'dür.
Lincoln diyor 'iki yıllık alacağım olan parayı verin o zaman.'Hakkım diyor ,sözleşme var.En büyük güvencesi, bu ağır sözleşme tabi Lincoln'ün.Ülkemize gelmiş bazı yabancı futbolcular düşünülürse asıl hatanın bu futbolcuyla 5 yıllık mukavele yapılması olduğu anlaşılıyor.Böyle uzun soluklu yapılmış sözleşmeler suistimallere gebe olabiliyor.
Son çıkan haberlere göre Eintracht Frankfurt'un, Lincol'e yıllık 1 milyon 250 bin euro teklif ediyor, tabi adamımız GS'den iki katını alacak ya, kabul etmiyor şimdilik.Sonra farklı bi çözüm öneriyor Lincoln, 'o zaman paranın 1.250 milyon eurosunu siz verin ben de gideyim Frankfurt'a' nasıl ama?Bu adam galiba parayı kendisinden bile çok seviyor.Değilse insan kendisini niye bu kadar dillere düşürür ki.
Bu konuyla ilgili haberleri daha ne kadar duyup, okuyacağız bilmiyorum ama Galatasaray bu konuyu biran önce kapatmalı ki taraftar , şu güzel günleri daha iyi yaşayabilsin.

31 Ağu 2009

CANER ERKİN GALATASARAY'DA

Caner 1 yıllığına kiralandı. Sezon sonunda bonservis alma opsiyonu da Galatasaray'da. Sol bek sıkıntısı için transfer edildi ama tam anlamıyla bir sol bek olduğu konusunda sıkıntılarım var. Daha çok hücumu seven bir sol açık gibi duruyor.

DERDİN NE?

Bundan bir hafta önce de yapmıştı buna benzer hareketleri Emre.Biz de geçen haftaki postumuzda vurgulamıştık Emre'nin ceza alması gerektiğini.Ama bu hareketlere sadece seyirci kalan ve bu hareketlerin devamına çanak tutan PFDK geçen hafta vermediği cezayı bakalım bu hafta verecek mi yoksa PFDK imajını zedelemeye devam mı edecek.

30 Ağu 2009

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI


Tarifi mümkün olmayan başarı öyküsünün, tarihimize altın harlafle kazındığı büyük günlerden birisindeyiz.Her zamanki gibi tarihimizle gurur duyacağımız günlerden birisini daha yaşıyoruz ve müthiş bir hazla anıyoruz bu büyük günümüzü.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

29 Ağu 2009

ÇİÇEKLERE İYİ BAK DA SOLMASINLAR HOCAM!!



Bir Beşiktaş maçı daha bitti ve görüntü geçen haftaların aynısı.Fark diyebileceğimiz tek şey, bu sezon ilk kez önüne çıkılan, her zamanki coşkulu taraftar.Atan kazanır havasında bir maç ki bununla son zamanlarda sıkça karşılaşır olduk.Oynanmış 4 lig maçı, buna ilave hazırlık maçları ve buna ramen oturmuş bir kadro ve oyun yapısı yok.Olmayan sistemde, alakasız yerlerde oynatılmaya çalışılan futbolcuların düştükleri komik durum.Takımının akın akın gelmesini bekleyen taraftarın,'karambolden de olsa bi gol bulsak bari' havasında, çaresiz maçları takip edişi.Akabinde söylene söylene stadı terkeden ama Beşiktaş'ı asla terk etmeyecek olan taraftarın içleracısı durumu.Ki bunlara, maçlardan sonra bir hışımla tv'nin fişini çekip,bikaç satır öfke kusmak için pc'nin başına geçenleri de eklemeliyiz.

Geçen seneyi çifte kupa ile tamamlamış bir takımın, binlerce coşkulu taraftarının önünde, mutlak kazanılması gereken bir maçı çift ön libero ile tamamlamış olmasını da anlamak zor.Tutturulmuş bi çift ön libero gidiyo.Rakip kim olursa olsun değişmiyor bu.Bu bi zorunluluk mu nedir anlayamadık.Kendi sahanda Anadolu takımlarıyla oynuyosun ve zaten beraberliğe gelmiş bi takıma karşı fazladan savunma önlemleri almaya çalışıyorsun.Hoş, gelen takımlar hücum yapsalar yenecekler belki ama onlarda bunu yapmıyo ve öyle bityor maçlar.Kazanmak için bişeyleri değiştirmek lazım.Değişim diyoruz kalıplara itaat etmekten vazgeçmek.Korkmadan, çekinmeden.

Bir de gereksiz yere uzamış transfer dedikoduları.Yok Bobo gitmiş de, kalmış da, yok efendim Deco,Quaresma,Delgado'nun sözleşmesi falan filan derken Tabata işte.Ya kardaşim sen zaten gol atamıyorsun hatta pozisyona giremiyorsun sonra da çıkıp 'iyi para verirlerse BOBO'yu satarız' diyorsun.İyi para dediği de 5.5 veya 6 milyon ki sen 29 yaşında ki Tabata ya 8 milyon verebilecek bir zihniyetsin.Düşünün en çok ihtiyacın olan adamı 5-6 milyona göndermeye razı oldun.Ve buna benzer neler neler. Bitmez, tükenmez.

Öyle görnüyor ki ortada büyük yanlışlıklar var hem de sürekli çoğalan yanlışlıklar.
Bir Türk takımının, hem de şampiyonlar ligi arefesi böyle bir profil çizmesi can sıkıyor açıkçası.Diliyoruz geride bıraktığımız gün can sıkan son gün olsun.

28 Ağu 2009

UEFA AVRUPA LİGİ KURALARI

SAĞLIK OLSUN!!!!!



B Grubu
Manchester United
CSKA Moskova
BEŞİKTAŞ
Wolfsburg

27 Ağu 2009

KARTAL İÇİN KADER VAKTİ:19.00



Pot 1
Club Coefficent
1 FC Barcelona (ESP, holders) 121.853
2 Chelsea FC (ENG) 118.899
3 Liverpool FC (ENG) 118.899
4 Manchester United FC (ENG) 111.899
5 AC Milan (ITA) 110.996
6 Arsenal FC (ENG) 106.899
7 Sevilla FC (ESP) 100.853
8 FC Bayern München (GER) 98.339



Pot 2 Club Coefficent
9 Olympique Lyonnais (FRA) 91.033
10 FC Internazionale Milano (ITA) 87.582
11 Real Madrid CF (ESP) 78.853
12 PFC CSKA Moskva (RUS) 71.525
13 FC Porto (POR) 68.292
14 AZ Alkmaar (NED) 64.826
15 Juventus (ITA) 63.582
16 Rangers FC (SCO) 56.575



Pot 3 Club Coefficent
17 Olympiacos FC (GRE) 52.633
18 Olympique de Marseille (FRA) 48.033
19 FC Dynamo Kyiv (UKR) 46.370
20 VfB Stuttgart (GER) 45.339
21 ACF Fiorentina (ITA) 42.582
22 Club Atlético de Madrid (ESP) 41.853
23 FC Girondins de Bordeaux (FRA) 40.033
24 Beşiktaş JK (TUR) 32.445



Pot 4 Club Coefficent
25 VfL Wolfsburg (GER) 21.339
26 R. Standard de Liège (BEL) 21.065
27 Maccabi Haifa FC (ISR) 17.050
28 FC Zürich (SUI) 14.050
29 FC Rubin Kazan (RUS) 9.525
30 AFC Unirea Urziceni (ROU) 8.781
31 APOEL FC (CYP) 4.016
32 Debreceni VSC (HUN) 1.633

27 Ağustos Perşembe günü, Monaco'da çekilecek olan şampiyonlar ligi kuraları saat 19:00'da başlayacaktır.
Temsilcimiz Beşiktaş gruplara 3. torbadan katılacak olup, kura çekimleri sırasında gerekli şansın yanında olmasını diliyoruz.Tabiki bu şansa grup maçlarında da ihtiyacımız olacaktır şüphesiz.
İçimden geçen kura:Milan, AZ Alkmaar ,Beşiktaş,R. Standard de Liège
Haydi hayırlısı.Bol şans ve başarılar!!!!

25 Ağu 2009

SÜPER LİGİN KABADAYISI (EMRE)



Ceza almalı mı almamalı mı ? Tartışılan pozisyona bakalım. Emre direk ceza almalı.

Video: http://gelgidersin.blogspot.com/

24 Ağu 2009

GEL SENDE KATIL

''Sabah etrafınıza gülücükler saçarak uyanırsanız gün iyi başlar ve iyi biter'' demişti saygın bir büyüğüm. Dün güne gülücükler sacarak uyandım çünkü Galatasaray'ın maçı vardı ve günü gülücükler saçarak bitirdim çünkü sahada müthiş bir galibiyet vardı.

Dakika 80, skor 3-1 Galatasaray lehine devam ederken takım yeni bir gol pozisyonu için orta alanda top kapma savaşına girip pres yapmaya devam ediyorsa ve yeni arayışlar içindeyse sağlam kondisyon yüklenmiş diyebiliriz. Yıllardır alıştığımız 70. dakikada oyundan düşme sendromu yavaş yavaş etkisini kaybediyor.

Çok fazla maçın taktik diziliş ve anlayış kısmına girmiyorum. Dün akşam için Rijkaard'ı, sistemini ve ekibini eleştirecek değilim. Göze batan çok olumsuz bir durum da yoktu.

Fakat Mustafa Sarp ve Gökhan Zan'ın performanslarını daha bir arttırdıklarını gördüm. Mustafa Milli forma için oynadığı bölge açısından bende varım demeye başladı. Bursaspor'dan sonra Galatasaray'da segileyeceği oyun merak konusuydu. Hatta başarısız olacak çatlağı genişti. Tüm söylenenlere şu ana kadar iyi cevap veriyor.

Arda ve Keita üstüne koymaya devam ediyor. Baroş biraz dolaşık bu günlerde gol atması hepimiz için iyi oldu. Elano'ya gelince müthiş bir selam verdi taraftara. Aydın ne zaman ne yapacağı belli değil. Umarım Rijkaard'ın ellerinde patlamaz.

23 Ağu 2009

BEŞİKTAŞ MI? NERDE?



Beşiktaş ligde 3 haftayı geride bırakırken, alınmış 5 puan, atılmış 3 gol, çok az sayıda gol pozisyonu, tadı tuzu olmayan yavan bir futbol, kendi deyimiyle'heyecanını yitirmiş bir teknik adam' elimizdekilerin büyük kısmı şimdilik bunlar.

Beşiktaş, Gençlerbirliği maçına kaleciyle beraber 8 savunma oyuncusuyla çıkarken hücum oyuncuları da oynanan sisteme(sistem falan da yok zaten)ayak uyduramadılar.Nasıl olur da Beşiktaş kesin favori olarak adlandırıldığı bir maça 3 tane savunmacı orta saha oyuncusuyla ve santraforsuz çıkar.Neyden çekiniliyor sa artık.Çok olsa takım yenilir ama büyük bir takım gibi oynayıp yenilir.Maç boyunca adam gibi bir tek pozisyon izleyemedik be ki bu durum haftalardır böyle.Hani takım pozisyon bulur da kaçırır eyvallah, Beşiktaş'ın organize ne bir atağı var ne de taraftarı heyecanlandıracak bir hareketlilik var takımda, haftalardır uyutuyolar maç izlerken, sıkıcı sıkıcı maçlar.Aslında bu yavan futbol Beşiktaş'ın karakterine uymuyor da, bizim tanıdığımız Beşiktaş gözükara bir şekilde sahaya çıkar çatır çatır topunu oynar, taraftar da zevkle takip eder takımını.Ama yook!Son maçlarda almış başını pısırık bir futbol gidiyor.

Takıma takviye yapıldı denildi, bizim bildiğimiz takviye kuvvetin arttırılmasıdır bi bakıma.Bakıyoruz takıma Cisse gidip Fink geliyor,G.Zan gidip Ferrari geliyor.Bu futbolcular arasında ne gibi farklar var da takviye yapılmış oluyor orasını da anlayamadık.Ve en önemlisi bu takım şampiyonlar liginde mücadele edecek.

Umarız Beşiktaş bu tırsık futboldan kurtulur da taraftar da yarına umutla bakar.

21 Ağu 2009

GALATASARAY - LEVADİA (MAÇ SONU)

3 maç, atılan 15 gol, yenen 1 gol ve umarım bu bir alışkanlık sinyalidir.

Beklenendi Rijkaard'ın denizli maçında dinlendirilen oyuncularla birlikte 11'i kurması. Tek düşündüren nokta sağ bekte Sabri ile mi başlayacağı yoksa Uğurla mı devam edeceğiydi bana göre. Sabri sahadaydı. Baskı ilk topla birlikte Arda'yla başladı.

Sağ kanat sorunu uzun yıllardır sırtımızın kamburuydu. Keita inanılmaz bir başlangıcla ben geldim rahatlayın diyordu. Ayağına gelen her top trübünlerin alkışıyla birlikte pas olarak istediği yere ulaşıyordu. Hızlı çalım, hızlı koşu, kısa mesafede ki hızlı pas alışverişi takımın dinamik kalmasında büyük etkiye sahip.

Arda üstüne koymaya devam ediyor. Kaleye bir şutu vardı ki bunu daha fazla yapmasını istiyoruz. Penaltı pozisyonunda Baroş'un önüne bıraktığı pasta tüm defans oyuncuları seyra dalmıştı.

Defans dörtlüsü konusunda yorum yapılacak bir maç olmadı. Leo Franco'yu uzun bir süre görmedik. Bir ara Servet sıkılmış olacak ki bir iki oyuncuya çalım atmaya çalışırken rastladık. Her eve lazım Hakan Balta'nın Kewell'a gönderdiği pas ve ayağa oynatmak isteğinin bir hediyesiydi.

Orta alanda Ayhan ve Mustafa Sarp ikilisi tehlikeli bölgeye top ulaştırmada daha hızlı olmalılar. Uzun süredir sahalardan uzak kalan Mehmet Topal'ın geri dönmesi Ayhan yada Mustafa'dan birinin büyük ihtimalle kulübeye gitmesiyle sonuçlanacaktır.

Nihayet Elano'nun üstünde sarı kırmızı formayı görebildik. Üstüne yorum yapmak için çok erken. Bunun keyfini sürmek öncelikli tercihimizdir.

Belirtmek istediğim bir konuda duran top organizasyonları. Bu yıl fazlasıyla konuşacak gibiyiz. Sezona yeni başlamışken geçen yılın duran toptan gelen gol rekoru kırıldı. Bu takımımız için büyük bir kazanç. Sabri için ayrı bir sevindim bu duruma. Duran topları kullanma derdinden kurtuldu Sabri.

Takımın pozitif oyunu ve oyun anlayışı tribünlere geçmiş durumda. Onlara ayrıca teşekkür etmeyi de unutmayalım.

Galatasaray 5-0 Levadia

20 Ağu 2009

UEFA YOLCULARI KALMASIN!!!!!

Galatasaray-FC Levadia: Temsilcimiz Galatasaray, aralarında siklet farkı bulunan rakibi Levadia ile bugün saat 21.45'de karşılaşacak.Elbette ki futbol da sürprizler var ama bu kadronun buna izin vereceğini düşünmek biraz çılgınlık olur.Galatasaray'a başarılar derken herhangi bi sakatlıkla karşılaşmamayı da dilemeyi unutmuyoruz.

FC Sion- Fenerbahçe: Fenerbahçe de turu geçmesine kesin gözüyle baktığımız diğer bir temsilcimiz.Rakibiyle bugün saat 21.30'da karşılaşacak Fenerbahçe'nin, bu deplasmandan avantajlı bir skorla döneceğini düşünüyor ve diliyoruz.

Trabzonspor-Toulouse: Sonucunu en çok merak ettiğim eşleşme şüphesiz bu.Çünkü ihtimalin yarı yarıya olduğunu düşünüyorum.Bugün saat19.45'de Avni Aker'den alınacak sonuç ikinci maçta bize güç ve güven verecektir.Trabzonspor'umuza başarılar diliyoruz.

Sivasspor-Shakhtar Donetsk: Bugün saat 21.00'da başlayacak karşılaşmada herkesin düşündüğü gibi favori rakibimiz.Bunu söylememde Shakhtar'ın iyi olmasının yanında temsilcimizin kötü bir görüntü vermesi de büyük etken.Rakibimizin son şampiyon sıfatıyla bu maça çıkıyor olması ayrı bir talihsizlik ama 'futbolda herşey vardır' diyebiliriz en azından.Sivasspor'a başarılar!!!!!!

HAVA SERİNLİYOR, FUTBOLA DEVAM

Hayatımızda önemli bir yeri olan futbola seyirci olmaktan çıkmak isteriz bazen.Biz de o televizyonda izlediğimiz birçok futbolcu gibi, topu önümüze alıp arkasından aynı saf duygularla ve deliler gibi koşuşturmak isteriz.Tabi bu isteğimizi yerine getirmemize hava muhalefet olabilir hele ki ülkemizde yazını Akdenizde geçirenler için.Futbol oynamak özlem oluverir akdeniz'de iki üç ay.Neyse ki havalar serinliyor.

Havaların serinlemeye başlamasıyla, bi koşu gidildi resimde gördüğümüz ve iştah kabartan güzel toptan alındı.Mahalledeki çocuklara salık salındı.İşiler güçler iptal edildi bugün futbol oynanacak.

Akşamüstü güneş batımına sahaya!!!!
Futbol var!!!!

7 Ara 2009

FAZLA UZUN BİR ARA-ASKERLİK NEDENİYLE KAPALIYIZ-

Bir yıldan fazladır karalıyoruz burada bir şeyler. İyi kötü, beğenen, beğenmeyen, eleştiren çok oldu. Ama artık uzun bir süre blogda yazı olmayacak. Sebebi Arsw'nin askere gidecek olması. Kendisine hayırlı tezkereler dileyelim. Hayırlı bir yere gider, bitirir, gelir ve geldikten sonra çocuğunu(yeğenimi) kucağına alır evine sağlıklı sıhhatli döner diyelim.

Ha bana gelince, zaten son zamanlarda fazla yazamıyorum. Vakit ayırmaktan çok üşengeçliğimden ötürü. Burada değil de belki başka yerlerde(sözlük, twitter) yazacağım. Buraya severek yazdık bir şeyleri. Hatalarımız yanlışlarımız da çok oldu. Ama çok sevdik yazmayı. Takip eden, okuyan, yorumlayan, teşvik eden herkese teşekkürler. Sağlıcakla kalın.

ARSW: Sağlıcakla kalın.

18 Kas 2009

SON DAKİKA ! ARDA TURAN

''Futbolcumuz Arda Turan’ın burun akıntısı, ateş ve genel halsizlik şikayetleri ile başlayan sağlık sorunu için yapılmış olan testlerinin bugün çıkan sonuçlarında H1N1 test sonucunun pozitif olduğu saptanmıştır. Futbolcumuz konuyla ilgili detaylı olarak bilgilendirilmiş olup, başlanan tedavisine düzenli bir şekilde devam edilmektedir.

Sağlık durumu iyi olan ve istirahata alınan kaptanımızın, takımdan ayrı olarak, 23 Kasım Pazartesi gününe kadar özel tedavisine devam edilecektir.''

Galatasaray Futbol A.Ş.

Geçmiş olsun kaptan. Bir an önce sağlığına kavuşman dileklerimizle.

12 Kas 2009

TARİHTE BUGÜN GALATASARAY

Aşağıdaki resimler sırasıyla 12.11.1950/60/70/80/90 ve 2009 tarihlerinde günün Galatasaray ile ilgili gazete haberleridir.

Tarih 12.11.1950 yine bir derbi günü. Mevsimin en mühim maçı...


Tarih 12.11.1960 yönetim ve idari anlamda sıkıntılar bu güne has değilmiş. Bunu görebiliyoruz.


Tarih 12.11.1970 haberimiz bu kez basketboldan. Teşvik turnuvası...


Tarih 12.11.1980 maç Türkiye kupası, rakip Zonguldak.


Tarih 12.11.1990 voleyboldan haberimiz. G.Saray ezdi geçti...


Tarih 12.11.2000. Jardel'i hatırlamak gülümsetti.


Tarih 12.11.2009.

Not: Tüm resimler şuradan; http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/

FUTBOL TARİHİNİN EN HIZLI GOLÜ



Suudi Arabistan'da oynanan Prens Faysal bin Fahad kupası maçında Al Hilal-Al Shoalah arasında oynanan maçın 2. saniyesinde Al Hilal oyuncusu Nawaf Al Abed'in golü.

10 Kas 2009

TRABZONSPOR TARAFTARI VE 61. DAKİKA

61. dakika muhabbeti ne zaman sona erecek belli değil. Sanırım bunun bir sonu yok. Neden bu kadar büyütüldüğünü de anlamak çok zor. Savunulanlar, takımın olumsuz etkilendiği yönünde. Bir çok kez yazıldı çizildi. Yanlış hatırlamıyorsam en büyük tepkiyi de Hıncal Uluç vermişti. Şimdi futbol'un taraftarsız bir hiç olduğunu savunan bu kimseler 61. dakikada yapılan bu tribün şovuna şimdi neden bu kadar tepkili...

***

2008/2009 sezonunun ilk maçından bu yana Avni Aker'de oynanan ve 61. dakikadan sonra atılan ve yenen gollere şöyle bir göz atınca yapılan eleştirilerin ağır olduğunu görebiliyoruz. Trabzonspor'u bu dakikadan itibaren ele alırsak 13 gol atıp 9 gol yemiş. Ve yine bu dakikadan itibaren ele alırsak 24 puan toplayıp 15 puan kaybetmiş. 61. dakikadan önce atılan gollerde beraberlik varsa ve 61. dakikadan sonra atılan gol yoksa oradan da alınan 1 puanı da ilave dersek bordo mavili ekip 27 puan toplamış oluyor.

***

Bu noktadan sonra kesinlikle taraftar haksızlığa uğramakta. Takımını destekleyip ateşlemek için yapılan bir tribün organizasyonu birden gündeme oturacak ve sıcaklığını koruyacak ve yapılan bu şov sahadaki oyuncuları olumsuz yönde etkileyecek... Yok böyle bir şey...

29 Eki 2009

'' ÖZLEMİŞİZZZ ''

Dün akşam 11 de başlarken duygulandım. Oyundan alınırken de alkışladım. Kötü oyunla kazanılmış bir maçın ardından değinilmesi gereken tek nokta Tobi'yi tekrar sarı kırmızı formanın içinde o arma için mücadele etmesine tanık olmak.

23 Eki 2009

RİJKAARD'IN ALVES'İ

Bu güne kadar blogda Sabri için bir çok eleştiride bulunduk. Eleştiri yaparken hiç düşünmeden yerden yere vurduk. Şu günlerde hakkını vermek gerekiyor. Rijkaard geldikten sonra oynadığı oyun şimdilerde yüzümeze tokat gibi gelmekte. Sabri'yi bu performansından dolayı tebrik ediyorum. Keita ile sağ çizgiyi oldukça uyumlu bir şekilde kullanıyor. Tabi bu durumda en büyük pay Rijkaard'ın. Bu performansı geçici derseniz ona da eyvallah derim. Adın çıkmış dokuza inmez sekize...

21 Eki 2009

CAMP NOU'DA BİR TÜRK



Dün gecenin en büyük sürprizi diyebiliriz, Barcelonan'nın Rubiz Kazan'a mağlubiyetini. Galibiyet golü Gökdeniz Karadeniz'den. Düzgün bir vuruşla işi çoktan bitirmiş. Bazılarına selaaam olsun...

Video http://www.maraton.com.tr/haberler/90690/gokdeniz-barcayi-devirdi.html

19 Eki 2009

SÜRPRİZ ŞAMPİYON JENSON BUTTON

Yarışlardan çok yarış kurallarının konuşulduğu bir sezon geride kalmak üzere. Bitime bir yarış kala Sürücüler klasmanında Jenson Button şampiyonluğunu ilan ederken takımı Brawn Gp takımlar klasmanında ipi göğüsleyen taraf oldu.

Jenson Button ;

"Bu harika. Özellikle işlerin ters gittiği birkaç yarıştan sonra bu çok iyi oldu. Harika bir yarıştı, Ben Dünya Şampiyonuyum! 21 yıl önce kartinge başladığım zamanki amacım buydu. Kazanmayı seviyorum. Hiç gerçekten bir dünya şampiyonu olacağımı bilemezdim ama bugün bunu yaptık!"

16 Eki 2009

ALEXİ LALAS V DAVID BECKHAM


Yukarıdaki Alexi Lalas 1994 Dünya kupasında sakallarıyla dikket çeken ABD'li futbolcu.

Hemen aşağıdaki de 2010 Dünya kupası maçlarında yine sakallarıyla dikkat çeken İngiliz futbolcu.


14 Eki 2009

2010 İÇİN SON KOZLAR

2010 dünya kupası için son kozlar oynanıyor.

FOTOĞRAFLARIN DİLİ & FATİH TERİM

S: Fatih Hocam giderken bizlere ne bıraktınız ? Yani taraftar olarak...

S: Bizlere diyorum, takımı bırakıp giderken ne bıraktınız ? Dünya kupasına katılamamaktan başka.

S: Hımmm... Bilmiyorsunuz.

10 Eki 2009

BİR ELİ YAĞDA BİR ELİ BALDA

Bir yanda uzun bir aradan sonra milli takıma davet edilen Aimar diğer yanda takımın yıldızı Messi. Maradona bu ikiliye grupta kalan maçlarda çok güveniyor. Geçmişi şöyle bir hatırlarsak maradona bu iki futbolcu için ne söylemiş...

Messi için,'' o bizim maça asımız'' demişti.

Aimar içinse Valencia'da oynadığı yıllarda ''para verip izleyeceğim tek futbolcu'' demişti. Bakalım bu ikiliyi sahada beraber görecekmiyiz.

9 Eki 2009

ORTA SAHA & TOBIAS LİNDEROTH

Nokta transferlerin yapılmaya başlandığı tarihtir benim için 2007' nin haziran ayı. 2000 yılının başarılı kadrosundan bu yana gerekli bölge transferlerinin yapılmaya başlandığı tarihtir. Duygusal futbol anlayışının çimler üzerindeki hakimiyetinin sona ermesi için atılan adımların ilkidir.

''Savunma forvetten hücum defanstan başlar'' anlayışı şu anda hakimiyetini sürdüğü futbol arenalarında bireysel futbol anlayışından sıyrılıp takım halinde mücadele etme anlayışını beraberinde getirmiştir.

Bu oyun anlayışının anahtarını bir mevkiye teslim edeceksek bu tartışmasız orta saha oyuncuları olmalı. Delicesine akan bir nehir düşünelim; kıyıları birbirine bağlayan bir köprü olmadığı sürece karşıdaki hazine hiçbir işi yaramaz. Bu anlamda futbolun hazinesi gol ise karşı kıyıdan bu gole ulaşmak için orta saha köprüsün sağlam kurmak gerekiyor.

Avrupada başarı yakalamış takımın orta saha oyuncuları birden dağılınca takım kral çıplak gibi kaldı. Şimdi arada yedi yıl var bu süre içinde takım şampiyonluklar yaşadı bu başarıda giden mevki oyuncularının yerine gelenlerin katkıları yok mu diye sorabilirsiniz. Elbette var. Ama asıl olay nokta taransferlerle eksik bölgeleri kapatıp Avrupa'da yaşanan başarıyı daha üst seviyelere götürmek olmalı. Ki Galatasaray formasını kime giydirirsek giydirelim forma şampiyonluğa oynar. Türkiye'de şampiyon olmak Galatasaray için asıl hedefe ulaşmakta bir basamak olmalı.

2007 ' nin haziranı işte bundan dolayı önemli. Bu tarih Tobias Linderoth'un Galatasaray'a geldiği tarih. Yıkılmak üzere olan köprünün ayağını daha sağlama almak için yapılmış akıllı bir transferdi. Avrupa vizyonu düşüncesi gerekli olanı yaptırmıştı.

Tobias Galatasaray'a gelmeden önceki kulübü Fc Kopenhag'da üç sezondaki 127 maçın tamamında ilk 11 de başladı. Orta sahadaki üstün mücadelesi ve oyunu iki yönlü okuması en belirgin özelliği. Belirgin özelliklerine ek olarak düzgün pozisyon alır, oyunun yönünü değiştirir, kanat oyuncularına yardımcı olur, defans oyuncularının dinlenmesini sağlar, oyunu hücum yönünde hızlı, yerinde ve olumlu paslarla destekler.

Rijkaard'ın oyun sistemindeki eksik olan taş bu özelliklere bakıldığı zaman Tobias'tır. Mehmet Topal, Mustafa Sarp, Barış kendilerinden beklenen iki yönlü oyun anlayışını şu ana kadar benimseyemediler. Bundan iki post önce blog yazarlarından tı estı to Topal Üzerine Bir Kaç Kelam başlıklı postunda bazı noktalara değinmişti. O zamanda söylemiştim kendisine bazı noktalarda katılmadığımı. Topal Türkiye'nin en iy ön liberolarından birisidir bu tartışılmaz. Fakat yıllardır oyun anlayışını değiştiremedi. Euro 2008 den sonraki düşüşü halen devam etmekte. Hadi sakatlıktan yeni çıktı diyelim fakat oynadığı maçlarda da gördük ki oyunu okuyabileme yeteneğini nedense halen değiştiremedi. Özellikle Mustafa Sarp ve Mehmet Topal ikilisinin olduğu maçlarda sancılı dakikaları daha çok hissettik. Her iki oyuncuda hücumu düşünme noktasında sıkıntılılar. Burada kesinlikle yanlış anlaşılmasın şikayetçi olduğum nokta sadece ve sadece Topal'ın kendisini geliştirme konusunda yavaş olması.

Tekrar Tobias Linderoth'a dönecek olursak Sarı kırmızılı takıma geldiği tarihten sonra oynadığı maçlarda sergilediği mücadele hepimizi umutlandırmıştı. Tam alıştı derken kalçasından sakatlandı ve sezona daha tam başlamamışken kapattı. Geldiği tarihten bu yana süper ligde oynadığı maç sayısı ve sürelerine bir göz atalım;

2007/2008 sezonu 7 maç 629 dakika
2008/2009 sezonu 2 maç 120 dakika

Sakatlık yakasını bir türlü bırakmadı. Takıma döndüğü anlarda antrenmanlar da tekrar sakatlandı. Şu günlerde tekrar takımla birlikte çalışmalara başladı. Beklentim milli takım arasından sonra takıma bir daha sakatlanmamak üzere dönmesi. Ona gerçekten çok ihtiyaç var. Bunu sözleşmesinin halen devam etmesi de göstermektedir.

29 Eyl 2009

'' YALNIZCA KAYSERİSPOR''

Hafta sonu oynanan Kayserispor-Kasımpaşa maçında stad önünde ve içinde taraftara dağıtılan yaklaşık iki sayfalık bildiri ve fotoğraflar bir takım için taraftarın ne anlam ifade ettiğini gözler önüne seriyor.

Bu bana birazda Kayserispor'u desteklemekten çok o muhteşem stadın istenilen geliri sağlayamaması öncelikli düşünceymiş gibi izlenim bıraktı. Ki yayınlanan bildiride de bunun izlerini görebiliyoruz.

Bildiriden bir kısım ve bir kaç fotoğraf;


"Kayseri'de yaşayan bir Kayserilinin ne gibi ortak noktası olabilir İstanbul takımıyla. Bu İstanbul
takımlarını tutanlar Galatasaray Lisesi mezunu mu? yoksa Kadıköy
doğumlu mu? Veya Beşiktaş çarşısında mı ekmeğini kazanıyor? Neden
bir İstanbul takımı, Kayseri'de ceza maçlarını oynarken stat doluyor da, Kayserispor'un maçlarında
ilgi olmuyor. İstanbul takımlarını tutan kişiler, o
takımın stadında kaç kere maç izlediler, tesislerini bilirler mi?. Bir kısım
taraftar da birinci takımım şu, ikinci takımım
Kayserispor yalanının arkasına sığınanlardır. Artık sigarayı bırakır gibi
bıraktım. Yalnızca Kayserisporluyum demenin zamanı geldi de geçiyor. Hadi formamızı giyeyim,
atkımızı takalım, Kayserisporumuza sahi
p çıkalım. Hadi Kayserilim, kendi şehrinin değerlerine
sahip çık. Çocuklarımız artık doğuştan İstanbullu değil, Kayserili,
Kayserisporlu doğsun."

26 Eyl 2009

Antalyaspor - Fenerbahçe Maçı Bilet Fiyatları

Bu durum nasıl adlandırılır bilmiyorum ama bu taraftara yapılan bir ayıptır diye düşünüyorum.

Resmi siteden yapılan açıklama ;

26.09.2009 tarihinde oynanacak olan Antalyaspor – Fenerbahçe müsabakasında uygulanacak olan bilet fiyatları ise şöyledir: “Kale arkalarındaki tribünler (misafir tribünü dahil): 75 TL”, “Açık Tribün: 90 TL”. Buna ilaveten numaralı tribünde sadece önemli maçlarda bilet satışı uygulaması yapılacak olup, bu müsabakada uygulanacak bilet fiyatı ise 110 TL olarak belirlenmiştir.


Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


ANTALYASPOR A.Ş. YÖNETİM KURULU


25 Eyl 2009

UEFA'DA HAFTANIN TAKIMI

UEFA internet sitesinde haftanın takımı olarak Galatasaray'ı seçmiş. Sanırım bu bir ilk.

23 Eyl 2009

MATİAS EMİLİO DELGADO&BEŞİKTAŞ

Matias Emilio Delgado... Ülkemizde klasik oyun kurucu diye adlandırılan, performansıyla çok iyi diyemeyeceğimiz fakat iyi diyebileceğimiz bir profil çizdi Delgado çoğu zaman.Çok istikrarlı diyemeyiz ama istikrar sağladığı dönemlerde hep faydalı oldu takımına.Kapasitesi düşünülerek ya da sırt numarası 10 olduğu için belki de beklentiler büyük oldu hep.Haklıydı taraftar,Beşiktaş'ın 10 numaralı formasını sırtına geçirmiş bir topçudan beklenti her zaman üst düzey olmuştur, olacaktır ve olmalıdır da.

Delgado şimdilerde sakatlığı nedeniyle oynayamıyor.Bu sakatlığı uzun sürecek, iyileşince de bir süre form tutması beklenecek yani uzayacak bu süre.Kimilerine göre ocak ayı kimilerine göre daha erken ya da geç, bir kesinlik yok yani.Formda bir Delgado 10 numaralı formasıyla ne zaman sahalara dönecek bilinmez ama galiba taraftar o günün çabucak gelmesini bekliyor.
Oynadığı dönemde, olmasa da olur denilen Delgado bugün mumla aranıyor.Ki bu adamın performansını beğenmeyen ve eleştiren bazı yöneticiler açıklamalarıyla Delgado'yu taraftarın ve medyanın önüne ''beklentilerinizin olduğu futbolculardan gerekli performansı alamayınca sonuç böyle oldu "diyorlardı her kötü sonucun arkasından .Ama sormazlarmı insana "performansı iyi olmayan bir futbolcunun yerini dolduramıyorsun neden diye,BJK bu kadar aciz mi?Gelelim aynı ağızlardan şimdi alınan kötü sonuçların ardından " önemli eksiklerimiz var" cümlesinin ardına sığınırken,kastedilen eksikliklerden en önemlilerinden birini zamanında taraftarın ve medyanın önüne attıkları DELGADO oluveriyor.Öncelikle şunu kabul etmeliyiz ki BJk nin bu günlerini görünce Delgadonun bu takım için ne anlama gelldiğini daha iyi anlıyoruz.Herşeye rağmen bu adam formda olduğu zaman takıma fayda sağlarken rakipleri için önlem alınması gereken bir topçu olmuştur.
Bir taraftar olarak değilde bir futbolsever olarak yazdığım cümlelerden sonra diyorum ki ben Delgado'yu BJK formasıyla topun arkasından koşturduğunu ,taraftarın Delgadoya desteğini, attığı ve attırdığı gollerden sonra yaşayacağı gol sevincini tekrar görmek istiyorum ve galiba istiyoruz.


20 Eyl 2009

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN


Tüm islam aleminin bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz.
İYİ BAYRAMLAR!!!!!

18 Eyl 2009

BAŞKA SÖZÜ OLAN VAR MI ?

Hani söze nereden başlasam bilemiyorum ama sanırım D-Smart'ın şifresiz diye büyük harflerle duyurduğu reklamlardan başlayacağım. Aslında kendimi bu duruma hazırlamıştım taki maçtan bir saat öncesine kadar. TNT'de verilen maç öncesi tanıtımlarda ''şifresiz'' yazısı ve üstüne basa basa söylemleri daha bir güven verdi ve tüm hazırlıklar maç saatine göre ayarlandı. Daha santra yapılmadan ''şifreli yayın'' yazısı ekrande belirince kendimi bir cafede bulmama ve maçın ilk yirmi beş dakikasına mal oldu. O andan itibaren D-Smart için söylenecek çok söz vardı ama yazılacak söz o kadar yok.

Beşiktaş maçına benzer bir oyun tarzı vardı sahada. Farklı olan Panathinaikos'un Beşiktaş'dan daha fazla hücum yapması ve Galatasaray'ın savunmada daha dikkatli olmasıydı. İnatla söylüyorum ki bu takım daha kapasitesinin yarısını sahaya yansıtıyor. Çok daha iyi olacak. Bu galibiyet bir kat daha arttırdı takımın kendine olan güvenini.

Unutmadan buradan Ahmet Abi'ye Ahmet Çakar'a seslenmek istiyorum; Beşiktaş maçından sonra halen Galatasaray'ın güçlü bir rakiple oynamadığı savunuyordu ve ucuna ekliyordu Panathinaikos maçında göreceğim asıl Galatasaray'ı diyordu. Bu sözlerin altında ne yattığını her sarı kırmızı renge gönül vermiş taraftar gayet iyi bilir. Halen güçlü bir rakiple oynamadı diyebilecek olan varsa futboldan uzak durmasını tavsiye edebilirim.

Atina'da o müthiş taraftar baskısının altında başı dik olarak soyunma odasına dönen tüm Galatasaray ruhunu taşıyan herkese teşekkür ederim.

15 Eyl 2009

BEŞİKTAŞ,FUTBOL MELEKLERİ vs. KIRMIZI ŞEYTANLAR


Temsilcimiz Beşiktaş bugün saat 21.45'te güçlü ve etkili taraftarının önünde en ciddi maçlarından birisini oynayacak.İngilizlerin ve dünyanın en büyük kulüplerinden biri olan M.United'ı, namı diğer Kırmızı Şeytanları ağırlıyor Kara Kartal.
Maçın sonucu ne olur tam bilemeyiz ama kesin diyebileceğimiz şey Beşiktaş'ın yaşarken efsane olmayı başarmış taraftarının maça apayrı bir hava katacağıdır.Bu taraftarının desteği ve tabi ki biraz da şansının yardımıyla bu maçtan puan yada puanlar almasını diliyoruz.Ya da şöyle söylmek nasıl bi anlam getirecek bilmiyorum ama inşallah taraftarın oluşturduğu ambians dışında maç sonu konuşulacak güzel şeyler olur.
Bir başka bakış açısı düşünülürse Beşiktaş bu maçtan alacağı iyi bir sonuçla, geride bıraktığı çok kötü haftaları unutturabilir ve çıkış yakalayabilir.Ta bi ki bunun tersini düşünmek istemiyorum.Çünkü Beşiktaş taraftarı pusu atmış bu maçı bekliyor.Bu maçtan alınacak sonuç Beşiktaş'ın önümüzdeki günlerinin portresini çizebilir.Öyle umut edelim ki Kara Kartal bu akşamki maçtam yüzünün akıyla çıksın.Taraftarıyla bütünleşmiş bir Beşiktaş'ın, İnönü'de neler yapabileceğini biz biliyoruz.
Kara Kartal'a başarılar dilerken futbol meleklerinin İnönü semalarında bizim için uçmasını temenni ediyoruz.

10 Eyl 2009

MEÇHULE GİDEN BİR GEMİ

Yanlış yanlış üstüne gelince doğrulara kaçaçak yer kalmadı. Sel felaketi, hain terör saldırıları milli duygularımızı yeterince yıpratmış ve üzerine milli takımın Bosna'da aldığı beraberlik gelince işin kreması olmaktan kurtulamadık.

Dünya kupasında mücadele etme şansını büyük bir ihtimalle görülmemiş bir mucize yaşanmazsa kaybettik. Bu kayıp Bosna maçı sonrası mı oldu diye sorarsanız İspanya maçını hatırlatmak isterim. Hatırlayamadık mı ? O zaman Belçika, Estonya maçlarını hatırlayalım. Ağzımıza sakız olmuş bir kelime var ''Türkler zoru sever''. Artık sıktı bu. Maç günü yapılan tüm yorumlar bunun üstüne kuruluyor.

Aslında şu eleştiriyi yapmak çok istemiyorum. Ama değinmeden de geçmek işime gelmiyor. Öncelikle Önder, Ceyhun ve Semih'le oyuna başlamak yanlış tercihti. Arda ve Tuncay ortasahada gömüldü kaldı, oynanan sert futbola çok direnemediler. Hamit'i ilk defa bu kadar kötü gördüm. Gökhan ne yaptı ne yapmak istedi anlamadım. Hakan sakatlıktan sonra henüz kendine gelmiş değil. Servet takımın en iyisiydi. Emre altmışa kadar idare ederdi sonrasına kulübede sabretti. Herhalde bu denli önemli maçlar içinde bu denli dağınık, bu denli amaçsız ve hedefsiz olduğumuz maç çok yoktur. Atağa kalkarken ezdiğimiz top sayısı bir kamyonu geçmiştir.

Fatih Terim'e özel olarak hiç değinmiyor ve istifasını vermesini bekliyorum. Söylemek istediğim tek şey Milli takıma çağrılan ve çağrılmayan bazı futbolcularımızı karşılaştırıyorum önüme EGO çıkıyor.

8 Eyl 2009

Tarihi Nasıl Kaçırdık? Adana Demir-Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor ?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT : Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.
NOT 2 : Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.
NOT 3 : Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi amaç asla siyasi değildir, herkesin tek tepkisi bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

5 Eyl 2009

İNANMAK


Önümüzdeki şu bir hafta içinde en çok ihtiyacımız olan kelime 'İnanç' sanırım. Bu gün ve Çarşamba günü oynayacağımız iki önemli maç var ve bu maçlardan galip ayrılmak zorundayız. Eğer istediğimiz yere gitmek istiyorsak. Taraftar olarak bizler buna inanıyoruz. Umarım tüm ekip de inanıyordur.

Fatih hocanın kadro seçimini yıllardır eleştiriyoruz. Tüm eleştirileri bir kenara bırakıp sahaya çıkan kim olursa olsun bu maçı bizlere kazandıracağına inancım tam.

3 Eyl 2009

''O ZAMAN PARAMI VERİN!''

Son günlerde Galatasaray'ı, oynadığı güzel futbol haricinde gündeme getiren bir konu da Lincoln'dür.
Lincoln diyor 'iki yıllık alacağım olan parayı verin o zaman.'Hakkım diyor ,sözleşme var.En büyük güvencesi, bu ağır sözleşme tabi Lincoln'ün.Ülkemize gelmiş bazı yabancı futbolcular düşünülürse asıl hatanın bu futbolcuyla 5 yıllık mukavele yapılması olduğu anlaşılıyor.Böyle uzun soluklu yapılmış sözleşmeler suistimallere gebe olabiliyor.
Son çıkan haberlere göre Eintracht Frankfurt'un, Lincol'e yıllık 1 milyon 250 bin euro teklif ediyor, tabi adamımız GS'den iki katını alacak ya, kabul etmiyor şimdilik.Sonra farklı bi çözüm öneriyor Lincoln, 'o zaman paranın 1.250 milyon eurosunu siz verin ben de gideyim Frankfurt'a' nasıl ama?Bu adam galiba parayı kendisinden bile çok seviyor.Değilse insan kendisini niye bu kadar dillere düşürür ki.
Bu konuyla ilgili haberleri daha ne kadar duyup, okuyacağız bilmiyorum ama Galatasaray bu konuyu biran önce kapatmalı ki taraftar , şu güzel günleri daha iyi yaşayabilsin.

31 Ağu 2009

CANER ERKİN GALATASARAY'DA

Caner 1 yıllığına kiralandı. Sezon sonunda bonservis alma opsiyonu da Galatasaray'da. Sol bek sıkıntısı için transfer edildi ama tam anlamıyla bir sol bek olduğu konusunda sıkıntılarım var. Daha çok hücumu seven bir sol açık gibi duruyor.

DERDİN NE?

Bundan bir hafta önce de yapmıştı buna benzer hareketleri Emre.Biz de geçen haftaki postumuzda vurgulamıştık Emre'nin ceza alması gerektiğini.Ama bu hareketlere sadece seyirci kalan ve bu hareketlerin devamına çanak tutan PFDK geçen hafta vermediği cezayı bakalım bu hafta verecek mi yoksa PFDK imajını zedelemeye devam mı edecek.

30 Ağu 2009

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI


Tarifi mümkün olmayan başarı öyküsünün, tarihimize altın harlafle kazındığı büyük günlerden birisindeyiz.Her zamanki gibi tarihimizle gurur duyacağımız günlerden birisini daha yaşıyoruz ve müthiş bir hazla anıyoruz bu büyük günümüzü.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

29 Ağu 2009

ÇİÇEKLERE İYİ BAK DA SOLMASINLAR HOCAM!!



Bir Beşiktaş maçı daha bitti ve görüntü geçen haftaların aynısı.Fark diyebileceğimiz tek şey, bu sezon ilk kez önüne çıkılan, her zamanki coşkulu taraftar.Atan kazanır havasında bir maç ki bununla son zamanlarda sıkça karşılaşır olduk.Oynanmış 4 lig maçı, buna ilave hazırlık maçları ve buna ramen oturmuş bir kadro ve oyun yapısı yok.Olmayan sistemde, alakasız yerlerde oynatılmaya çalışılan futbolcuların düştükleri komik durum.Takımının akın akın gelmesini bekleyen taraftarın,'karambolden de olsa bi gol bulsak bari' havasında, çaresiz maçları takip edişi.Akabinde söylene söylene stadı terkeden ama Beşiktaş'ı asla terk etmeyecek olan taraftarın içleracısı durumu.Ki bunlara, maçlardan sonra bir hışımla tv'nin fişini çekip,bikaç satır öfke kusmak için pc'nin başına geçenleri de eklemeliyiz.

Geçen seneyi çifte kupa ile tamamlamış bir takımın, binlerce coşkulu taraftarının önünde, mutlak kazanılması gereken bir maçı çift ön libero ile tamamlamış olmasını da anlamak zor.Tutturulmuş bi çift ön libero gidiyo.Rakip kim olursa olsun değişmiyor bu.Bu bi zorunluluk mu nedir anlayamadık.Kendi sahanda Anadolu takımlarıyla oynuyosun ve zaten beraberliğe gelmiş bi takıma karşı fazladan savunma önlemleri almaya çalışıyorsun.Hoş, gelen takımlar hücum yapsalar yenecekler belki ama onlarda bunu yapmıyo ve öyle bityor maçlar.Kazanmak için bişeyleri değiştirmek lazım.Değişim diyoruz kalıplara itaat etmekten vazgeçmek.Korkmadan, çekinmeden.

Bir de gereksiz yere uzamış transfer dedikoduları.Yok Bobo gitmiş de, kalmış da, yok efendim Deco,Quaresma,Delgado'nun sözleşmesi falan filan derken Tabata işte.Ya kardaşim sen zaten gol atamıyorsun hatta pozisyona giremiyorsun sonra da çıkıp 'iyi para verirlerse BOBO'yu satarız' diyorsun.İyi para dediği de 5.5 veya 6 milyon ki sen 29 yaşında ki Tabata ya 8 milyon verebilecek bir zihniyetsin.Düşünün en çok ihtiyacın olan adamı 5-6 milyona göndermeye razı oldun.Ve buna benzer neler neler. Bitmez, tükenmez.

Öyle görnüyor ki ortada büyük yanlışlıklar var hem de sürekli çoğalan yanlışlıklar.
Bir Türk takımının, hem de şampiyonlar ligi arefesi böyle bir profil çizmesi can sıkıyor açıkçası.Diliyoruz geride bıraktığımız gün can sıkan son gün olsun.

27 Ağu 2009

KARTAL İÇİN KADER VAKTİ:19.00



Pot 1
Club Coefficent
1 FC Barcelona (ESP, holders) 121.853
2 Chelsea FC (ENG) 118.899
3 Liverpool FC (ENG) 118.899
4 Manchester United FC (ENG) 111.899
5 AC Milan (ITA) 110.996
6 Arsenal FC (ENG) 106.899
7 Sevilla FC (ESP) 100.853
8 FC Bayern München (GER) 98.339



Pot 2 Club Coefficent
9 Olympique Lyonnais (FRA) 91.033
10 FC Internazionale Milano (ITA) 87.582
11 Real Madrid CF (ESP) 78.853
12 PFC CSKA Moskva (RUS) 71.525
13 FC Porto (POR) 68.292
14 AZ Alkmaar (NED) 64.826
15 Juventus (ITA) 63.582
16 Rangers FC (SCO) 56.575



Pot 3 Club Coefficent
17 Olympiacos FC (GRE) 52.633
18 Olympique de Marseille (FRA) 48.033
19 FC Dynamo Kyiv (UKR) 46.370
20 VfB Stuttgart (GER) 45.339
21 ACF Fiorentina (ITA) 42.582
22 Club Atlético de Madrid (ESP) 41.853
23 FC Girondins de Bordeaux (FRA) 40.033
24 Beşiktaş JK (TUR) 32.445



Pot 4 Club Coefficent
25 VfL Wolfsburg (GER) 21.339
26 R. Standard de Liège (BEL) 21.065
27 Maccabi Haifa FC (ISR) 17.050
28 FC Zürich (SUI) 14.050
29 FC Rubin Kazan (RUS) 9.525
30 AFC Unirea Urziceni (ROU) 8.781
31 APOEL FC (CYP) 4.016
32 Debreceni VSC (HUN) 1.633

27 Ağustos Perşembe günü, Monaco'da çekilecek olan şampiyonlar ligi kuraları saat 19:00'da başlayacaktır.
Temsilcimiz Beşiktaş gruplara 3. torbadan katılacak olup, kura çekimleri sırasında gerekli şansın yanında olmasını diliyoruz.Tabiki bu şansa grup maçlarında da ihtiyacımız olacaktır şüphesiz.
İçimden geçen kura:Milan, AZ Alkmaar ,Beşiktaş,R. Standard de Liège
Haydi hayırlısı.Bol şans ve başarılar!!!!

25 Ağu 2009

SÜPER LİGİN KABADAYISI (EMRE)



Ceza almalı mı almamalı mı ? Tartışılan pozisyona bakalım. Emre direk ceza almalı.

Video: http://gelgidersin.blogspot.com/

24 Ağu 2009

GEL SENDE KATIL

''Sabah etrafınıza gülücükler saçarak uyanırsanız gün iyi başlar ve iyi biter'' demişti saygın bir büyüğüm. Dün güne gülücükler sacarak uyandım çünkü Galatasaray'ın maçı vardı ve günü gülücükler saçarak bitirdim çünkü sahada müthiş bir galibiyet vardı.

Dakika 80, skor 3-1 Galatasaray lehine devam ederken takım yeni bir gol pozisyonu için orta alanda top kapma savaşına girip pres yapmaya devam ediyorsa ve yeni arayışlar içindeyse sağlam kondisyon yüklenmiş diyebiliriz. Yıllardır alıştığımız 70. dakikada oyundan düşme sendromu yavaş yavaş etkisini kaybediyor.

Çok fazla maçın taktik diziliş ve anlayış kısmına girmiyorum. Dün akşam için Rijkaard'ı, sistemini ve ekibini eleştirecek değilim. Göze batan çok olumsuz bir durum da yoktu.

Fakat Mustafa Sarp ve Gökhan Zan'ın performanslarını daha bir arttırdıklarını gördüm. Mustafa Milli forma için oynadığı bölge açısından bende varım demeye başladı. Bursaspor'dan sonra Galatasaray'da segileyeceği oyun merak konusuydu. Hatta başarısız olacak çatlağı genişti. Tüm söylenenlere şu ana kadar iyi cevap veriyor.

Arda ve Keita üstüne koymaya devam ediyor. Baroş biraz dolaşık bu günlerde gol atması hepimiz için iyi oldu. Elano'ya gelince müthiş bir selam verdi taraftara. Aydın ne zaman ne yapacağı belli değil. Umarım Rijkaard'ın ellerinde patlamaz.

23 Ağu 2009

BEŞİKTAŞ MI? NERDE?



Beşiktaş ligde 3 haftayı geride bırakırken, alınmış 5 puan, atılmış 3 gol, çok az sayıda gol pozisyonu, tadı tuzu olmayan yavan bir futbol, kendi deyimiyle'heyecanını yitirmiş bir teknik adam' elimizdekilerin büyük kısmı şimdilik bunlar.

Beşiktaş, Gençlerbirliği maçına kaleciyle beraber 8 savunma oyuncusuyla çıkarken hücum oyuncuları da oynanan sisteme(sistem falan da yok zaten)ayak uyduramadılar.Nasıl olur da Beşiktaş kesin favori olarak adlandırıldığı bir maça 3 tane savunmacı orta saha oyuncusuyla ve santraforsuz çıkar.Neyden çekiniliyor sa artık.Çok olsa takım yenilir ama büyük bir takım gibi oynayıp yenilir.Maç boyunca adam gibi bir tek pozisyon izleyemedik be ki bu durum haftalardır böyle.Hani takım pozisyon bulur da kaçırır eyvallah, Beşiktaş'ın organize ne bir atağı var ne de taraftarı heyecanlandıracak bir hareketlilik var takımda, haftalardır uyutuyolar maç izlerken, sıkıcı sıkıcı maçlar.Aslında bu yavan futbol Beşiktaş'ın karakterine uymuyor da, bizim tanıdığımız Beşiktaş gözükara bir şekilde sahaya çıkar çatır çatır topunu oynar, taraftar da zevkle takip eder takımını.Ama yook!Son maçlarda almış başını pısırık bir futbol gidiyor.

Takıma takviye yapıldı denildi, bizim bildiğimiz takviye kuvvetin arttırılmasıdır bi bakıma.Bakıyoruz takıma Cisse gidip Fink geliyor,G.Zan gidip Ferrari geliyor.Bu futbolcular arasında ne gibi farklar var da takviye yapılmış oluyor orasını da anlayamadık.Ve en önemlisi bu takım şampiyonlar liginde mücadele edecek.

Umarız Beşiktaş bu tırsık futboldan kurtulur da taraftar da yarına umutla bakar.

21 Ağu 2009

GALATASARAY - LEVADİA (MAÇ SONU)

3 maç, atılan 15 gol, yenen 1 gol ve umarım bu bir alışkanlık sinyalidir.

Beklenendi Rijkaard'ın denizli maçında dinlendirilen oyuncularla birlikte 11'i kurması. Tek düşündüren nokta sağ bekte Sabri ile mi başlayacağı yoksa Uğurla mı devam edeceğiydi bana göre. Sabri sahadaydı. Baskı ilk topla birlikte Arda'yla başladı.

Sağ kanat sorunu uzun yıllardır sırtımızın kamburuydu. Keita inanılmaz bir başlangıcla ben geldim rahatlayın diyordu. Ayağına gelen her top trübünlerin alkışıyla birlikte pas olarak istediği yere ulaşıyordu. Hızlı çalım, hızlı koşu, kısa mesafede ki hızlı pas alışverişi takımın dinamik kalmasında büyük etkiye sahip.

Arda üstüne koymaya devam ediyor. Kaleye bir şutu vardı ki bunu daha fazla yapmasını istiyoruz. Penaltı pozisyonunda Baroş'un önüne bıraktığı pasta tüm defans oyuncuları seyra dalmıştı.

Defans dörtlüsü konusunda yorum yapılacak bir maç olmadı. Leo Franco'yu uzun bir süre görmedik. Bir ara Servet sıkılmış olacak ki bir iki oyuncuya çalım atmaya çalışırken rastladık. Her eve lazım Hakan Balta'nın Kewell'a gönderdiği pas ve ayağa oynatmak isteğinin bir hediyesiydi.

Orta alanda Ayhan ve Mustafa Sarp ikilisi tehlikeli bölgeye top ulaştırmada daha hızlı olmalılar. Uzun süredir sahalardan uzak kalan Mehmet Topal'ın geri dönmesi Ayhan yada Mustafa'dan birinin büyük ihtimalle kulübeye gitmesiyle sonuçlanacaktır.

Nihayet Elano'nun üstünde sarı kırmızı formayı görebildik. Üstüne yorum yapmak için çok erken. Bunun keyfini sürmek öncelikli tercihimizdir.

Belirtmek istediğim bir konuda duran top organizasyonları. Bu yıl fazlasıyla konuşacak gibiyiz. Sezona yeni başlamışken geçen yılın duran toptan gelen gol rekoru kırıldı. Bu takımımız için büyük bir kazanç. Sabri için ayrı bir sevindim bu duruma. Duran topları kullanma derdinden kurtuldu Sabri.

Takımın pozitif oyunu ve oyun anlayışı tribünlere geçmiş durumda. Onlara ayrıca teşekkür etmeyi de unutmayalım.

Galatasaray 5-0 Levadia

20 Ağu 2009

UEFA YOLCULARI KALMASIN!!!!!

Galatasaray-FC Levadia: Temsilcimiz Galatasaray, aralarında siklet farkı bulunan rakibi Levadia ile bugün saat 21.45'de karşılaşacak.Elbette ki futbol da sürprizler var ama bu kadronun buna izin vereceğini düşünmek biraz çılgınlık olur.Galatasaray'a başarılar derken herhangi bi sakatlıkla karşılaşmamayı da dilemeyi unutmuyoruz.

FC Sion- Fenerbahçe: Fenerbahçe de turu geçmesine kesin gözüyle baktığımız diğer bir temsilcimiz.Rakibiyle bugün saat 21.30'da karşılaşacak Fenerbahçe'nin, bu deplasmandan avantajlı bir skorla döneceğini düşünüyor ve diliyoruz.

Trabzonspor-Toulouse: Sonucunu en çok merak ettiğim eşleşme şüphesiz bu.Çünkü ihtimalin yarı yarıya olduğunu düşünüyorum.Bugün saat19.45'de Avni Aker'den alınacak sonuç ikinci maçta bize güç ve güven verecektir.Trabzonspor'umuza başarılar diliyoruz.

Sivasspor-Shakhtar Donetsk: Bugün saat 21.00'da başlayacak karşılaşmada herkesin düşündüğü gibi favori rakibimiz.Bunu söylememde Shakhtar'ın iyi olmasının yanında temsilcimizin kötü bir görüntü vermesi de büyük etken.Rakibimizin son şampiyon sıfatıyla bu maça çıkıyor olması ayrı bir talihsizlik ama 'futbolda herşey vardır' diyebiliriz en azından.Sivasspor'a başarılar!!!!!!

HAVA SERİNLİYOR, FUTBOLA DEVAM

Hayatımızda önemli bir yeri olan futbola seyirci olmaktan çıkmak isteriz bazen.Biz de o televizyonda izlediğimiz birçok futbolcu gibi, topu önümüze alıp arkasından aynı saf duygularla ve deliler gibi koşuşturmak isteriz.Tabi bu isteğimizi yerine getirmemize hava muhalefet olabilir hele ki ülkemizde yazını Akdenizde geçirenler için.Futbol oynamak özlem oluverir akdeniz'de iki üç ay.Neyse ki havalar serinliyor.

Havaların serinlemeye başlamasıyla, bi koşu gidildi resimde gördüğümüz ve iştah kabartan güzel toptan alındı.Mahalledeki çocuklara salık salındı.İşiler güçler iptal edildi bugün futbol oynanacak.

Akşamüstü güneş batımına sahaya!!!!
Futbol var!!!!