9 Eki 2010

ALMANYA'NIN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRAN TÜRKLER

Dün akşam takımın kötü oynadığı yazılmış medyada. Ben diyorum ki, kötü mü ? Sonra milli takımda kötü oynayan oyuncuların ismi sırlanmış ve Almanya'nın işini kolaylaştırdılar denilmiş.
Aslında haksız sayılmazlar. Almanya'nın işini kolaylaştıran da bir Türk...

MESUT ÖZİL.

Günler öncesinden maçın önüne geçen Mesut'un Almanya tercihi medyaya o kadar iş çıkardı ki duyanda Mesut'un Almanya'yı maçtan hemen önce seçtiğini sanacak.

Mehmet Aurelio milli marşımızı söylerken ne hissetimse Mesut'un Alman milli marşı esnasında ağzını açmamış olmasında da aynı duyguları hissettim.

Böylesi sanki daha iyi oldu. Medya, Mesut olmasa Milli Takıma yüklenecekti. Mağlubiyet'in üstü bu kadar çabuk kapanmazdı.

foto:Buradan.

ÇOĞU SENDEN AZI ONDAN

Sinan Bolat ile başlamak istiyorum;

''Ülkemi çok seviyorum ama Oğuz Çetin olduğu sürece Ay-Yıldızlı Milli Takıma hizmet etmem çok zor. Ben burada her hafta en ilk 11'deyim. Ama Milli Takıma 4'üncü kaleci bile olamadım'' demişti.

Almanya'ya karşı mağlup olmak büyütülecek bir konu değil. Biz kimlere karşı mağlup olmadık ki. Hiddink'in geldiği, Oğuz Çetin'in yardımcılığında kaldığı günden bu yana konuşulan bir konu var. Asıl bu konunun üzerinde durmalıyız. Milli Takım kadrosunu kim seçiyor ? Türkiye'de durmayan Hiddink mi yoksa Türkiye'de durduğu halde geçmiş hesaplaşması olan Oğuz Çetin mi ? Bana göre sazı elinde bulunduran Oğuz Çetin istediği türküyü önce çalıyor sonra çaldırtıyor. Bizlerde tribünde dinliyoruz.

Dün akşam yine hiç duymadığım bir türkü vardı. Müzik aynıydı fakat sözler hiç tanıdık değildi. Sanki ağırlıklı Türkçe aralara serpiştirilmiş Hollanda kültürü vardı. Hiç tat vermedi hiç... Tekrar dinlemek nelere maal olur düşünmek bile istemiyorum.

''Bu kadro ile ancak bu kadar olur'' demek istemiyorum. Bu kadro ile bu kadar kötü olunmamalı. Arda'yı koysak ne değişecek ki. Sabri sol bek oynarsa, Nuri arkaya bu kadar yaslanırsa, Hamit çizgide bu kadar kıstırılıp kalırsa bu enstrümanın sesine koyunlar bile toplanmaz.

Düşünün, maçı izlememiş birisine Milli Takım adına maçın en iyisi Servet'di desek ve maçı 3-0 kaybettik desek normal karşılar.

Rıdvan dilmen bir programda bizim rakibimiz Almaya demişti. Biz de burada yazmıştık bizim rakibimiz Belçika diye. Bu mental anlayışı ile oynamaya devam edersek Belçika değil rakibimiz Avusturya olur.

Geçmiş olsun...

sahaya hiç çıkmasaydık zaten 3-0'dı niye terlediniz?...


Akşam bütün Türkiye ve Almanya ve dünyadaki türk futbol taraftarı herşeylerini bırakıp Almanya Türkiye milli maçını izlemeye koyuldu.
Almanlar(!) attı kaçırdı.Ses bağlantımız kesildi Rıdvan bey açık oynayalım dedi,
bizim karakterimiz dedi.Ne var ki kaçırdığımız 2 net pozisyon gol olsa farklı olurdu dedik.
sabahleyin bir kardeşim Ahmet Özer dedi ki:sahaya hiç çıkmasaydık zaten 3-0'dı niye terlediniz?...
Bunun yanında Ahmet e dedim ki: kardeşim hocamız ne dedi dinlemedin galiba 3 üncü gol fazla oldu.....(yani 2-0 bitirebilirdik.Allah tan Rıdvan dua ettide maç bitti.)
AĞLASAK MI? GÜLSEK Mİ?
Ama Ahmet kardeşim yerden göğe kadar haklısın

sahaya hiç çıkmasaydık zaten 3-0'dı niye terlediniz?...
AY YILDIZIN HAKKINI VERİN BOYNUMUZU YERE EĞDİRMEYİN.
BİZDE SİZİ BAŞIMIZIN TACI YAPALIM ..
YİNE DE TEŞEKKÜRLER....

8 Eki 2010

CANLARIN HEPSİ FEDA OLUR AY YILDIZIN UĞRUNA!!!

AY YILDIZLI BAYRAĞIMLA, AVRUPA YOLLARINDA KOŞARKEN COŞARKEN TÜM TÜRKİYE ARKANIZDA, SEN SALDIR SAKIN DURMA BİR ZAFER GÖNDER BANA ARTIK DUYSUN AVRUPA BU KUPANIN YOLUNDA CANLARIN HEPSİ FEDA OLUR AY YILDIZIN UĞRUNA BİR OF ÇEKİP ALLAH DERİZ, DÜNYA SUSAR BİZ SÖYLERİZ DİĞERLERİ SADECE SEVEBİLİR AMA, BİZSE UĞRUNA ÖLEBİLİRİZ BİTMEZ BU AŞK BİZ BEKLERİZ, ÖLÜMÜNE KADARDIR SEVGİMİZ KUPAYI ALSAN DA ALMASAN DA, İSTE SENİN İÇİN ÖLEBİLİRİZ

Galatasaray Pazarlama A.Ş KAMER İşbirliği


Sarı-kırmızlı kulüpten yapılan ve resmi sitede yaınlanan açıklamada:
Galatasaray Store’lar KAMER’in hazırlattığı file çantalarla büyük bir sosyal sorumluluk projesine imza atmaya hazırlanıyor. Bugün 47 satış noktasında taraftarlarına hizmet veren Galatasaray Pazarlama A.Ş, Kamer’in Kadın Girişimciliği Projesi’ni mağazalarına taşıyor.

Evrensel düşünüp yerel çalışmayı ilke edinen KAMER, özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde binlerce kadına ulaşan ağıyla, onların ve yakın çevrelerinin hayatında farkındalıklar yaratmaya devam ediyor. Galatasaray taraftarları için hazırlanan File çantalar, vakfın “Kadın Girişimciliği Projesi” kapsamında yer alan ürünler arasında. Tamamen doğal malzemeler kullanılarak kök boyalar ve el emeğiyle hazırlanan çantalar titiz ve uzun bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Galatasaray Spor Kulübü’nün sosyal sorumluluk projelerini destekleme politikası kapsamında tüketiciye ulaştırılacak bu özel ürün, daha önce evinin dışında çalışmamış, para kazanmamış kadınlar tarafından üretiliyor. Galatasaray Store’larda satılmak üzere hazırlanan çantalarının yapım süreciyse, ham ipliklerin tencerelerde Galatasaray bordosu rengi tutturulana kadar farklı oranlarda kök boyalarla defaeten kaynatılarak başlıyor. Ürün rengi tutturulduktan boyama işini bir kadın, örme işini diğer bir kadın ve dikim işlerini ise bir başkası yapıyor. Günlerce süren emekle hazırlanan ürünlerde kar marjı yok ve maliyet dışındaki kazanç direkt olarak bu çantaları üreten kadınlarla paylaştırılmakta.

Siz de file çantalardan edinerek bu farkındalığı elinizin, kolunuzun altında hissedebilir, eşinize dostunuza hediye ederek hem doğallığı hissedebilir, hem de kendini ve çevresini geliştirmek isteyen kadınlara kanal açmış olma onurunu bizlerle paylaşabilirsiniz.

GS PAZARLAMA A.Ş.

7 Eki 2010

HAREKETLERİN DİLİ

Dikkatli bakıldığı zaman resimde Mehmet Topal, Keita, Cana ve Pino var. Sanki Mehmet ve Keita bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Sanırım birisi şaşkın bir şekilde Galatasaraylı futbolcuları ve Galatasaray'ın düştüğü durumu izlerken diğeri düşürülen bu komik duruma gülümsüyor.

BAROŞ YOKSA GS YOK MU?

Milan Baroş yoksa Galatasaray da bir futbol düzeni ve gol yok . Bunun nedeni acaba takımda baroş un bir alternatifinin olmayışı mı? yedekleri ya satıldı ya sakat kendisi de sakatlanınca takım rakip ceza sahası içerisinde öksüz kalıyor. herhalde bütün GALATASARAY taraftarının umudu Arenda alternatifli bir takım görmek . iyi seyirler.

Osteitis pubis -Futbolcu kasığı-ARDA






















Osteitis pubis ; hala nedeni tam bilinmeyen simfiz pubisteki inflamatuar lezyondur .
özellikle futbolcular olmak üzere sporcularda kasık bölgesinde görülen aşırı kullanım sakatlıklarından biridir.

bu hastalığın nedenleri başlıca 4 ana maddede toplanır:

1-Hastalık, sporcunun anatomik yapısından kaynaklanır.
2-Sporcunun yere basış şekli çok önemlidir.. Pubis hastalığı ayağı içeri basan sporcularda daha fazla görülür.
3-Antrenmanlardaki aşırı yüklenmeler hastalıkta etkili olur. Eğer sporcu sezon öncesi yapılan çalışmalara hazır ve kuvvetli gelmezse aşırı yüklenmede hastalık oluşur.
4-Pubis hastalığına yakalanan sporcu, yeterince dinlenmeden ve tam iyileşmeden ağır antrenmalara maruz kalırsa hastalık nüks eder.

Pubik kemiği ayırmaya zorlayan kuvvetler ve overuse sonucu geliştiği düşünülmektedir. Pubis bölgesi kas yapışma yeri olarak oldukça zengindir. Sürekli tekrarlayan burulma, burkulma ve gerilme hareketleri sonucu simfiz üzerinde litik lezyonlar başlar. Hastalık daha çok ani ve çok tekrara dayalı aktivite yapan futbol, buz hokeyi, basketbol gibi spor branşlarında faaliyet gösterenlerde görüldüğü gibi atletlerde ve yürüyüşçülerde de görülebilir.

Uyluk iç yan kaslarının kasığa yapıştığı bölgede ağrı ile karakterizedir. Bu bölgede hem karın kasları hemde uyluk içyan kasları kasık ta pubis isimli kemiğe yapışırlar. Tendon hasarı yanında asıl olarak pubis kemiği içinde ödem gözlenir.



Erkeklerde kadınlara oranla 5 kat daha sık görülür..
Kendini kasıkta ağrı ve simfiz pubis üzerinde hassasiyet şeklinde gösterir. Ağrı daha çok ünilateraldir ve erkeklerde skrotuma doğru yayılım gösterir.

Osteitis pubis başlangıç döneminde ağrı , özellikle antrenman sonrası ağrılar ile seyreder.

Hastalar klinik olarak kasıklarında belli belirsiz ağrı hissetmeye başlarlar. Düz koşu sırasında sporcular ağrı hissetmezler. Ama sporcular ani dönüşlerde, sprintlerin ilk çıkış anında, istasyon çalışmasındaki sıçramalarda, şut çalışmalarında ağrıyı daha yoğun hissederler. Sprintin çıkış anında sporcu “sanki arkadan birinin tuttuğunu hisseder” ve bu tutma hissi sporcunun % 100 performans göstermesine ağrı izin vermez.

Maç sırasında genellikle 60-70. dakikadan itibaren hastanın ağrıları artar. Ağrılar maç akşamı daha da şiddetlenir ve hasta gece yatakta dönerken ağrıyla uyanır. Birkaç gün sporcu istirahat eder ve hiçbir şikayeti kalmamış hisseder. Düz koşu yapar ağrısı gene olmaz sporcu antrenmanlara çıkar ve sprint, beşe ikiler, şut çalışmalarında gene ağrılar hisseder.

Yani sporcu ne zaman kasık kuvvetini ve kasık esnekliği kullanmaya ihtiyaç duysa sporcunun kasık ağrıları terar sporcuya rahatsızlık vermeye başalar. Sporcuların bir kısmı ağrısının olduğunu kimseye anlatamaz, sporcu düz koşu yapar, “sakat insan düz koşu yapamaz” gibi gelir .

daha sonra sporcu ağrısı olduğuna insanları inandıramaz ve sporcunun sıkıntısının psikolojik olarak olduğu söylenmeye başlanır.
zamanla antrenman sırasında da ağrı oluşturur.İlerlemiş durumlarda mekik çalışması, hapşırma vs gibi karın kası zorlamalarında da ağrı oluşur…

erkeklerde prostat ameliyatları sonrası, kadınlarda mesane ve üretral cerrahi sonrasıda gelişebilir .

Tanı için MR oldukça yararlıdır. Bölgedeki diğer olası hastalıkları ekarte etmek oldukça önem taşır…..Teknisyum 99 ile yapılan kemik sintigrafisi tanıyı destekler.

Tedavisinde öncelikle fizik tedavi ve rehabilitasyon önerilir. Tedavisi genellikle konservatiftir.

bu hastalığın tedavi prensipleri şunlardır :

1- İstirahat mutlaka şarttır.
Osteitis pubis asıl tedavisi istirahattir. Ancak sporcunun en az 8-10 hafta istirahat etmesi gerekir.

2-fizik tedavi motaliteleri tatbik edilir.

3-NSAI ilaçlar verilir.

4- egzersiz programında kasık kuvvetlendirmeler ve germe egzersizleri yaptırılmalıdır.

5- İnatçı ve kronikleşmiş durumlarda bölgeye enjeksiyon uygulanarak tedavi yoluna gidilir. İnjeksiyondan sonra birkaç gün istirahat ihmal edilmemelidir. İnjeksiyonlarda mesane perforasyonu ve abdominal kaviteye injeksiyon mümkün olabileceği için dikkatli olunmalıdır.

Aynı zamanda kasığa yapılacak enjeksiyonların da sporcuların iyileşme süresini kısaltması açısından etkisi vardır.

6- çok çok ilerlemiş vakalarda cerrahi yolla tedavi de yapılmaktadır.

--ÜMİT DAVALA,AYDIN YILMAZ,UĞUR UÇAR,FERHAT ÖZTORUN VE ARDA TURAN--

6 Eki 2010

BİR BÜLENT KORKMAZ'A BİR HAKAN ŞÜKÜR'E İHTİYACIMIZ VAR


Birisi 2005 yılında diğeri ise 2008 yılında aktif futbolu bıraktı. İkisi de Galatasaray tarihinde önemli yere sahip futbolcu.

Bülent Korkmaz, Hakan Şükür...

Kaptan: Futbol açısında sözlük anlamı; Takımı temsil eden oyuncu.

Bu temsiliyet sadece sol kolunda özel renkli bir bant taşımak mı ? Yoksa oyun esnasında takım arkadaşlarını yönlendirip konuşulması gerektiği zaman hakemle konuşmak mı ? İstediğin zaman ben kaptanım deyip takım arkadaşlarınla kavga etmek mi ? Takımda istenmeyen oyuncuları belirleyip yönetime bilgi vermek mi ? Nedir kaptanlık ?

Bülent Korkmaz; ''Aslında tüm oyuncular birer kaptandır. Kaptan takımla ilgili olayları hocayla ve yönetimle konuşur. Ben, dikkat eden olduysa hiçbir kupayı tek başıma kaldırmadım. Paylaşmayı seven bir insanım ve öyle bir aileyiz'' derken mütevazi bir açıklamada olsa anlayana derslik bir tanımlamadır.

Galatasaray'da Hakan Şükür ve Bülent Korkmaz gibi lider vasıflarını taşıyan bir oyuncu olmadığı için takım içi yardımlaşma ve arkadaşlık eskiyi çok aratır oldu. Bir boş vermişlik var takımda. Sanki tüm oyuncular boşlukta. Onları ateşleyecek bir liderin olmaması bize her geçen gün eskileri daha çok hatırlatıyor.

Bir iki gündür üzerinde durulan bir konu var. Rijkaard babasını kaybettiği gün Karabük maçına çıktı. Galatasaray'ın yedek oyuncularının saha içinde akıl almaz bir şekilde gülüp, oynaşıp, şakalaştıklarını gördük. Acaba diyorum bu oyuncuların teknik direktörlerinin babasını kaybettiğinden haberleri yok muydu ? Eğer haberleri varsa nasıl böyle bir davranışta bulunuyorlar. Yas edin ağlayın sızlayın demiyoruz tabi. Kimse çıkıp uyarmadı mı bu arkadaşları ?Kimseyi geçtim bu takım kaptanı yok mu ? Bir konuşma yapmadı mı bu durum hakkında ?

Yazık...Çok yazık.

5 Eki 2010

MEHMET TOPAL SAKATLANDI

Marca'nın haberine göre Milli oyuncumuz Mehmet Topal sağ ayak bileğinin burkulması sonucu sakatlanmış ve antrenmanı yarıda bırakmak zorunda kalmış. İlk müdahale tesislerde yapılmış. Durumun daha net anlaşılması için sağlık ekibiyle birlikte hastaneye götürülmüş.

Umarım sakatlık ciddi değildir. Tam formunu yakalamışken olmayacak iş işte. Bir an önce sahalara dönmesi tek temennimiz.

FUTBOL BÖYLE GÜZEL



fazla söze gerek yok futbol bu olsa gerek ...
3.43 dakikalık şölen iyi seyirler .

Rijkaard’a teşekkür borçluyum*


Rijkaard’a teşekkür borçluyum’

“Ben kimse arasında karşılaştırma yapmayı sevmiyorum. Herkesin bulunduğu ortamdaki şartlar neyin ne olacağını tayin eder. Guardiola ile Rijkaard çok farklı teknik adamlar. Guardiola bize daha disiplinli futbol oynatıyor. Rijkaard bugünlere gelmemde çok büyük rol sahibi. Beni o keşfedip, henüz 17 yaşında gencecik bir çocukken, A takımda oynamamı sağladı. Bu kendisi açısından bir riskti. Ama gençlere çok önem veren bir hoca ve çok iyi bir insan. Galatasaray’da kısa zaman içinde başarılı olacağına inanıyorum. Barcelona’ya geldiğinde de ilk zamanlar işler hiç de iyi gitmiyordu. Ama belli bir süre sonra futbol bilgisini ve tecrübesini ortaya koyarak, her şeyi düzeltti. Sonuçta tanımadığı bir ülke ve yeni bir kültürde çalışıyor. Galatasaray’ın ona inanması gerekiyor, başarı mutlaka gelecektir.”
‘Türkiye’de maça çıkmak isterim’
“Türk futbolu giderek kalitesini yükseltiyor. Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynayan Türk Milli Takımı’nın Dünya Kupası’na gidememesine şaşırdım. Gerçekten iyi futbolculardan kurulu, iyi bir takımdı ve hiçbir zaman mücadeleyi bırakmıyorlardı. Ancak futbolda her zaman inişli çıkışlı dönemler olur. Önemli olan istikrarı sağlamak. Quresma, Guti gibi yıldızların forma giymesi Türk Ligi’nin kalitesini artıracaktır. Özellikle Guti hem futbolu hem kişiliğiyle önemli bir isim. Takımı Beşiktaş’a ve Türk futboluna önemli şeyler kazandıracaktır. Türk takımlarıyla ne milli takım ne de kulüp takımında karşılaştım. Ancak Türkiye’deki maçlarda çok iyi bir futbol atmosferi oluştuğunu ve tıpkı benim ülkemdeki gibi ateşli taraftarların olduğunu biliyorum. Bir gün Türkiye’de maça çıkmak isterim.”
Arjantinli süperstar, ESM’in verdiği geleneksel Altın Ayakkabı ödülünü alırken Türkie ile ilgili bu çok özel açıklamaları yaptı.
*LİONEL MESSİ

TOZLU SAYFALARIN İLK SATIRLARI // ROGER LJUNG

1993 yılından bu yana dünyada futbol anlayışı büyük bir değişime uğradı. Bu zamana kadar en çok izlenilen spor ünvanını kaptırmadan yoluna devam ediyor. Ekonomi anlaşının değişmesi, insanların tüketim anlayışının değişmesi ve futbol kültürünün artması 93 yılındaki konumundan günümüze bir çok değişiklikle gelmiştir.

Öncelikle kulüpler şimdi çok daha güçlü. Bu güçlülük yakıştırmasını istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. İmkanlar çok daha iyi. Futbola farklı bir anlam yükleyen 21.yüzyıl imkanları bir tek şeyi değiştiremedi. 93 yılında da mücadele eden, o sahada bulunma nedenini bilenlerin kazandığı bir oyundu. Bu durum şimdi de aynı. Çalışmayan kazanamıyor. Büyük takım küçük takım anlayışı artık neredeyse kalktı.

Futbol daha fazla gol atanın kazandığı bir oyun. Klasik bir tabir olacak ama futbolun meyvesi goldür. Gol atmak için sistemler kurulur. Oyun anlayışları hep gol atmak içindir. Yada gol attıktan sonra gol yememektir.

Bu oyunda kanat organizasyonlarının önemi istatistiklere bakıldığı zaman net bir şekilde anlaşılmaktadır. Dünyada atılan gollerin neredeyse yarısı kanatlardan gelen ataklar sonucunda olmaktadır. Hırslı, çalışkan, ne yapması gerektiği iyi bilen bir kanat oyuncusuna bu futbol anlayışında o kadar çok ihtiyaç var ki olmadığı zaman Karabük deplasmanından çıkamıyorsunuz. Mücadele eden olmadığı zaman daha kaç Karabük deplasmanından çıkamayız sorusuyla muhatap oluruz.

Şimdi bu 1993 yılı nereden çıktı diyeceksiniz. Ya da 1993 yılı neden ? Galatasaray'ın 1993/94 yılı kadrosunda bulunan bir futbolcudan bahsetmek istiyorum. Roger Ljung...

Bir sol kanat oyuncusu. İsveçli. Olması gerektiği kadar bir oyuncu. Sezonun belli bir kısmanda forma giyme şansı buldu ve macerası kısa sürdü. Galatasaray'a Admira Wacker'den gelmiştir. ''Koşmayı ve mücadele etmeyi'' oyun anlayışım bu diyerek ne denli benimsediğini göstermiştir. Geldiği takımda UEFA maçına çıktığı için Galatasaray forması ile o yıl oynanan şampiyonlar ligi maçlarında forma giyememiştir. Akıllarda en çok kalan, sezonun son maçında Bursaspor'a attığı kafa golüdür. Galatasaray bu maçtan sonra şampiyon olmuştur. Kısa macera da bir çok kimsenin beğenisi toplamıştır.Sezon sonunda Galatasaray'dan ayrılarak Almanya'nın yolunu tutmuştur. 29 yaşında aktif futbol yaşamını noktalamış ve belli bir süre sonra menejerliğe başlamıştır.

Durduk yere insanın aklına Roger Ljung gelmez değil mi ? Türkiye'de sol bek yetişmiyor ve bu sıkıntıyı yıllardır çekiyoruz. Transfer edilenler de nedense istenileni bir türlü veremiyor. Durum böyleyken sol bekin yapması gerekenleri komple yapan bir oyuncudan bahsetmek gerekirdi.

4 Eki 2010

MEHMET TOPAL NEDEN YOK ?

Kazakistan ve Belçika maçlarından önce ve sonra da yazıldı çizildi. Onlarca kelime döküldü her bir kesimin ağzında. Kimisi haklı dedi kimizi haksız. Kimi oyun sistemi bunu gerektiriyor dedi, kimisi bu kadroyu nasıl seçiyorlar dedi ve Milli takım kurmaylarını eleştirdi.

Yanılmıyorsam Belçika maçı öncesi Hiddink bir tv programında katılmış ve şunları söylemişti;

"Kadroya çağırdığım isimlere girmek istemiyorum ama Türkiye'de bu sorunla yüzleşmek zorundayım.Eleştiriler sürekli oluyor. Ama beni endişelendiren oyuncularımın sürekli oynamaması... Her oyuncumun takımlarında oynamasını istiyorum. Kendi takımlarında oynamadıkları söylenen oyuncular sezon öncesi kampta hazırlandılar, ilk 3 haftada oynamadılar. Ancak Almanya mçına yaklaştığımızda aynı oyuncular yine oynamamaya devam ederlerse problem yaşarız. Çünkü maç ritmini yakalamaları gerekiyor."

Şimdi Almanya maçı öncesi davet edilen kadroya bakalım;

Kaleciler: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Hakan Arıkan, Cenk Gönen (Beşiktaş), Onur Recep Kıvrak (Trabzonspor)
Defans: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Ömer Erdoğan (Bursaspor), İbrahim Toraman, İsmail Köybaşı (Beşiktaş), Ceyhun Gülselam (Trabzonspor)
Orta saha: Hamit Altıntop (Bayern Münih), Mehmet Aurelio, Necip Uysal (Beşiktaş), Selçuk Şahin, Emre Belözoğlu, Özer Hurmacı (Fenerbahçe), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Selçuk İnan (Trabzonspor), Arda Turan (Galatasaray)
İleri uç: Tuncay Şanlı (Stoke City), Halil Altıntop (Eintracht Frankfurt), Semih Şentürk (Fenerbahçe), Mevlüt Erdinç (Paris Saint Germain), Nihat Kahveci (Beşiktaş), Sercan Yıldırım (Bursaspor)

Takımlarında doğru düzgün forma şansı bulamayan ve sakatlıktan yeni çıkmış bir çok oyuncu var. Hiddink bu durumdan şikayetçiydi ve Almanya maçı öncesi bu durum yine böyle olursa başka tercihlerde bulunacağını söylemişti. Fakat başka tercihleri yine göremedik. Hani hep aynı örnekler veriliyor, aynı futbolcu isimleri telaffuz ediliyor ya, neden çağrılmıyor deniliyor ya haklılar da ondan.

Mehmet Topal,Volkan Şen...

Volkan Şen'in bu yıl oynadığı futbol ortada. Gözümüzün önünde onu görememek diyorum artık ben nasıl oluyor anlamak çok zor. Göz önünde olmayan diyorum buna da Mehmet Topal İspanya'da zirvede olan bir takımın oyuncusu.

Şimdi Mehmet Topal'ın Valencia'da oynadığı maçları, kaç dakika oynamış onları küçük bir istatistikle verelim;

Toplamda 13 maçta forma giydi ve 805 dk sahada kaldı bu süre zarfında 1 gol attı ve 1 sarı kart gördü.

Valencia-Athletic Club 90 dk.
Valencia-Manchester United FC 3 dk.
Sporting de Gijón-Valencia 90 dk.
Hércules-Valencia 90 dk.
Bursaspor -Valencia 90 dk.
Lecce-Valencia 64 dk.
Valencia-Fiorentina 18 dk.
U.S. Città di Palermo -Valencia 90 dk.
Manchester City-Valencia 90 dk.
Olympique de Marsella-Valencia 19 dk.
Hannover 96 -Valencia 73.dk.
NK Celje -Valencia 44 dk.
Al Hilal-Valencia 44 dk.

Şimdi bu verilerden sonra neden takıma dahil edilmediği konusunda fikri olan varsa lütfen bildirsin bizde bir aydınlanalım.

SEVGİ


EKONOMİST: Sevgi, talebin her zaman için arzdan fazla olduğu bir alışveriştir.
...
MUHASEBECİ: Sevgi, geri dönüşüm sağladığı için kâr oranı yüksek bir tür kredidir...
...
MATEMATİKÇİ: Sevgi sonsuzluktur çünkü burada 2’nin böleni yoktur...
......
GEOMETRİCİ: Sevgi, iki gönül arasındaki en kısa mesafedir...
...
FİZİKÇİ: Sevgi, kalbin yoğunlaşması sonucu iki gönlün birbirine
yapışmasıdır...
...
KİMYACI: Sevgi, iki kalbin birleşmesi sonucu ortaya çıkan reaksiyondur.
...
FİLOZOF: Sevgi çocuklar için oyun, gençler için zevk, yaşlılar için güvendir...
...
ÖĞRETMEN: Sevgi, tekil gibi görünen ama çoğul olan, cins isim gibi görünen ama özel olan ve her cümlede bir anlam ifade eden kelimedir...
...
MİMAR: Sevgi iki dinamik nesnenin arasında sağlam bir köprü oluşturan değerdir.
...
BİLGİSAYARCI: Sevgi, bazen iki sistemin iletişimini hızlandıran önemli bir sistem dosyası, bazen de bütün sisteminizi altüst eden bir virüstür...
...
TARAFTAR: Sevgi TAKIMIDIR...

9 Eki 2010

ALMANYA'NIN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRAN TÜRKLER

Dün akşam takımın kötü oynadığı yazılmış medyada. Ben diyorum ki, kötü mü ? Sonra milli takımda kötü oynayan oyuncuların ismi sırlanmış ve Almanya'nın işini kolaylaştırdılar denilmiş.
Aslında haksız sayılmazlar. Almanya'nın işini kolaylaştıran da bir Türk...

MESUT ÖZİL.

Günler öncesinden maçın önüne geçen Mesut'un Almanya tercihi medyaya o kadar iş çıkardı ki duyanda Mesut'un Almanya'yı maçtan hemen önce seçtiğini sanacak.

Mehmet Aurelio milli marşımızı söylerken ne hissetimse Mesut'un Alman milli marşı esnasında ağzını açmamış olmasında da aynı duyguları hissettim.

Böylesi sanki daha iyi oldu. Medya, Mesut olmasa Milli Takıma yüklenecekti. Mağlubiyet'in üstü bu kadar çabuk kapanmazdı.

foto:Buradan.

ÇOĞU SENDEN AZI ONDAN

Sinan Bolat ile başlamak istiyorum;

''Ülkemi çok seviyorum ama Oğuz Çetin olduğu sürece Ay-Yıldızlı Milli Takıma hizmet etmem çok zor. Ben burada her hafta en ilk 11'deyim. Ama Milli Takıma 4'üncü kaleci bile olamadım'' demişti.

Almanya'ya karşı mağlup olmak büyütülecek bir konu değil. Biz kimlere karşı mağlup olmadık ki. Hiddink'in geldiği, Oğuz Çetin'in yardımcılığında kaldığı günden bu yana konuşulan bir konu var. Asıl bu konunun üzerinde durmalıyız. Milli Takım kadrosunu kim seçiyor ? Türkiye'de durmayan Hiddink mi yoksa Türkiye'de durduğu halde geçmiş hesaplaşması olan Oğuz Çetin mi ? Bana göre sazı elinde bulunduran Oğuz Çetin istediği türküyü önce çalıyor sonra çaldırtıyor. Bizlerde tribünde dinliyoruz.

Dün akşam yine hiç duymadığım bir türkü vardı. Müzik aynıydı fakat sözler hiç tanıdık değildi. Sanki ağırlıklı Türkçe aralara serpiştirilmiş Hollanda kültürü vardı. Hiç tat vermedi hiç... Tekrar dinlemek nelere maal olur düşünmek bile istemiyorum.

''Bu kadro ile ancak bu kadar olur'' demek istemiyorum. Bu kadro ile bu kadar kötü olunmamalı. Arda'yı koysak ne değişecek ki. Sabri sol bek oynarsa, Nuri arkaya bu kadar yaslanırsa, Hamit çizgide bu kadar kıstırılıp kalırsa bu enstrümanın sesine koyunlar bile toplanmaz.

Düşünün, maçı izlememiş birisine Milli Takım adına maçın en iyisi Servet'di desek ve maçı 3-0 kaybettik desek normal karşılar.

Rıdvan dilmen bir programda bizim rakibimiz Almaya demişti. Biz de burada yazmıştık bizim rakibimiz Belçika diye. Bu mental anlayışı ile oynamaya devam edersek Belçika değil rakibimiz Avusturya olur.

Geçmiş olsun...

sahaya hiç çıkmasaydık zaten 3-0'dı niye terlediniz?...


Akşam bütün Türkiye ve Almanya ve dünyadaki türk futbol taraftarı herşeylerini bırakıp Almanya Türkiye milli maçını izlemeye koyuldu.
Almanlar(!) attı kaçırdı.Ses bağlantımız kesildi Rıdvan bey açık oynayalım dedi,
bizim karakterimiz dedi.Ne var ki kaçırdığımız 2 net pozisyon gol olsa farklı olurdu dedik.
sabahleyin bir kardeşim Ahmet Özer dedi ki:sahaya hiç çıkmasaydık zaten 3-0'dı niye terlediniz?...
Bunun yanında Ahmet e dedim ki: kardeşim hocamız ne dedi dinlemedin galiba 3 üncü gol fazla oldu.....(yani 2-0 bitirebilirdik.Allah tan Rıdvan dua ettide maç bitti.)
AĞLASAK MI? GÜLSEK Mİ?
Ama Ahmet kardeşim yerden göğe kadar haklısın

sahaya hiç çıkmasaydık zaten 3-0'dı niye terlediniz?...
AY YILDIZIN HAKKINI VERİN BOYNUMUZU YERE EĞDİRMEYİN.
BİZDE SİZİ BAŞIMIZIN TACI YAPALIM ..
YİNE DE TEŞEKKÜRLER....

8 Eki 2010

CANLARIN HEPSİ FEDA OLUR AY YILDIZIN UĞRUNA!!!

AY YILDIZLI BAYRAĞIMLA, AVRUPA YOLLARINDA KOŞARKEN COŞARKEN TÜM TÜRKİYE ARKANIZDA, SEN SALDIR SAKIN DURMA BİR ZAFER GÖNDER BANA ARTIK DUYSUN AVRUPA BU KUPANIN YOLUNDA CANLARIN HEPSİ FEDA OLUR AY YILDIZIN UĞRUNA BİR OF ÇEKİP ALLAH DERİZ, DÜNYA SUSAR BİZ SÖYLERİZ DİĞERLERİ SADECE SEVEBİLİR AMA, BİZSE UĞRUNA ÖLEBİLİRİZ BİTMEZ BU AŞK BİZ BEKLERİZ, ÖLÜMÜNE KADARDIR SEVGİMİZ KUPAYI ALSAN DA ALMASAN DA, İSTE SENİN İÇİN ÖLEBİLİRİZ

Galatasaray Pazarlama A.Ş KAMER İşbirliği


Sarı-kırmızlı kulüpten yapılan ve resmi sitede yaınlanan açıklamada:
Galatasaray Store’lar KAMER’in hazırlattığı file çantalarla büyük bir sosyal sorumluluk projesine imza atmaya hazırlanıyor. Bugün 47 satış noktasında taraftarlarına hizmet veren Galatasaray Pazarlama A.Ş, Kamer’in Kadın Girişimciliği Projesi’ni mağazalarına taşıyor.

Evrensel düşünüp yerel çalışmayı ilke edinen KAMER, özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde binlerce kadına ulaşan ağıyla, onların ve yakın çevrelerinin hayatında farkındalıklar yaratmaya devam ediyor. Galatasaray taraftarları için hazırlanan File çantalar, vakfın “Kadın Girişimciliği Projesi” kapsamında yer alan ürünler arasında. Tamamen doğal malzemeler kullanılarak kök boyalar ve el emeğiyle hazırlanan çantalar titiz ve uzun bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Galatasaray Spor Kulübü’nün sosyal sorumluluk projelerini destekleme politikası kapsamında tüketiciye ulaştırılacak bu özel ürün, daha önce evinin dışında çalışmamış, para kazanmamış kadınlar tarafından üretiliyor. Galatasaray Store’larda satılmak üzere hazırlanan çantalarının yapım süreciyse, ham ipliklerin tencerelerde Galatasaray bordosu rengi tutturulana kadar farklı oranlarda kök boyalarla defaeten kaynatılarak başlıyor. Ürün rengi tutturulduktan boyama işini bir kadın, örme işini diğer bir kadın ve dikim işlerini ise bir başkası yapıyor. Günlerce süren emekle hazırlanan ürünlerde kar marjı yok ve maliyet dışındaki kazanç direkt olarak bu çantaları üreten kadınlarla paylaştırılmakta.

Siz de file çantalardan edinerek bu farkındalığı elinizin, kolunuzun altında hissedebilir, eşinize dostunuza hediye ederek hem doğallığı hissedebilir, hem de kendini ve çevresini geliştirmek isteyen kadınlara kanal açmış olma onurunu bizlerle paylaşabilirsiniz.

GS PAZARLAMA A.Ş.

7 Eki 2010

HAREKETLERİN DİLİ

Dikkatli bakıldığı zaman resimde Mehmet Topal, Keita, Cana ve Pino var. Sanki Mehmet ve Keita bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Sanırım birisi şaşkın bir şekilde Galatasaraylı futbolcuları ve Galatasaray'ın düştüğü durumu izlerken diğeri düşürülen bu komik duruma gülümsüyor.

BAROŞ YOKSA GS YOK MU?

Milan Baroş yoksa Galatasaray da bir futbol düzeni ve gol yok . Bunun nedeni acaba takımda baroş un bir alternatifinin olmayışı mı? yedekleri ya satıldı ya sakat kendisi de sakatlanınca takım rakip ceza sahası içerisinde öksüz kalıyor. herhalde bütün GALATASARAY taraftarının umudu Arenda alternatifli bir takım görmek . iyi seyirler.

Osteitis pubis -Futbolcu kasığı-ARDA






















Osteitis pubis ; hala nedeni tam bilinmeyen simfiz pubisteki inflamatuar lezyondur .
özellikle futbolcular olmak üzere sporcularda kasık bölgesinde görülen aşırı kullanım sakatlıklarından biridir.

bu hastalığın nedenleri başlıca 4 ana maddede toplanır:

1-Hastalık, sporcunun anatomik yapısından kaynaklanır.
2-Sporcunun yere basış şekli çok önemlidir.. Pubis hastalığı ayağı içeri basan sporcularda daha fazla görülür.
3-Antrenmanlardaki aşırı yüklenmeler hastalıkta etkili olur. Eğer sporcu sezon öncesi yapılan çalışmalara hazır ve kuvvetli gelmezse aşırı yüklenmede hastalık oluşur.
4-Pubis hastalığına yakalanan sporcu, yeterince dinlenmeden ve tam iyileşmeden ağır antrenmalara maruz kalırsa hastalık nüks eder.

Pubik kemiği ayırmaya zorlayan kuvvetler ve overuse sonucu geliştiği düşünülmektedir. Pubis bölgesi kas yapışma yeri olarak oldukça zengindir. Sürekli tekrarlayan burulma, burkulma ve gerilme hareketleri sonucu simfiz üzerinde litik lezyonlar başlar. Hastalık daha çok ani ve çok tekrara dayalı aktivite yapan futbol, buz hokeyi, basketbol gibi spor branşlarında faaliyet gösterenlerde görüldüğü gibi atletlerde ve yürüyüşçülerde de görülebilir.

Uyluk iç yan kaslarının kasığa yapıştığı bölgede ağrı ile karakterizedir. Bu bölgede hem karın kasları hemde uyluk içyan kasları kasık ta pubis isimli kemiğe yapışırlar. Tendon hasarı yanında asıl olarak pubis kemiği içinde ödem gözlenir.



Erkeklerde kadınlara oranla 5 kat daha sık görülür..
Kendini kasıkta ağrı ve simfiz pubis üzerinde hassasiyet şeklinde gösterir. Ağrı daha çok ünilateraldir ve erkeklerde skrotuma doğru yayılım gösterir.

Osteitis pubis başlangıç döneminde ağrı , özellikle antrenman sonrası ağrılar ile seyreder.

Hastalar klinik olarak kasıklarında belli belirsiz ağrı hissetmeye başlarlar. Düz koşu sırasında sporcular ağrı hissetmezler. Ama sporcular ani dönüşlerde, sprintlerin ilk çıkış anında, istasyon çalışmasındaki sıçramalarda, şut çalışmalarında ağrıyı daha yoğun hissederler. Sprintin çıkış anında sporcu “sanki arkadan birinin tuttuğunu hisseder” ve bu tutma hissi sporcunun % 100 performans göstermesine ağrı izin vermez.

Maç sırasında genellikle 60-70. dakikadan itibaren hastanın ağrıları artar. Ağrılar maç akşamı daha da şiddetlenir ve hasta gece yatakta dönerken ağrıyla uyanır. Birkaç gün sporcu istirahat eder ve hiçbir şikayeti kalmamış hisseder. Düz koşu yapar ağrısı gene olmaz sporcu antrenmanlara çıkar ve sprint, beşe ikiler, şut çalışmalarında gene ağrılar hisseder.

Yani sporcu ne zaman kasık kuvvetini ve kasık esnekliği kullanmaya ihtiyaç duysa sporcunun kasık ağrıları terar sporcuya rahatsızlık vermeye başalar. Sporcuların bir kısmı ağrısının olduğunu kimseye anlatamaz, sporcu düz koşu yapar, “sakat insan düz koşu yapamaz” gibi gelir .

daha sonra sporcu ağrısı olduğuna insanları inandıramaz ve sporcunun sıkıntısının psikolojik olarak olduğu söylenmeye başlanır.
zamanla antrenman sırasında da ağrı oluşturur.İlerlemiş durumlarda mekik çalışması, hapşırma vs gibi karın kası zorlamalarında da ağrı oluşur…

erkeklerde prostat ameliyatları sonrası, kadınlarda mesane ve üretral cerrahi sonrasıda gelişebilir .

Tanı için MR oldukça yararlıdır. Bölgedeki diğer olası hastalıkları ekarte etmek oldukça önem taşır…..Teknisyum 99 ile yapılan kemik sintigrafisi tanıyı destekler.

Tedavisinde öncelikle fizik tedavi ve rehabilitasyon önerilir. Tedavisi genellikle konservatiftir.

bu hastalığın tedavi prensipleri şunlardır :

1- İstirahat mutlaka şarttır.
Osteitis pubis asıl tedavisi istirahattir. Ancak sporcunun en az 8-10 hafta istirahat etmesi gerekir.

2-fizik tedavi motaliteleri tatbik edilir.

3-NSAI ilaçlar verilir.

4- egzersiz programında kasık kuvvetlendirmeler ve germe egzersizleri yaptırılmalıdır.

5- İnatçı ve kronikleşmiş durumlarda bölgeye enjeksiyon uygulanarak tedavi yoluna gidilir. İnjeksiyondan sonra birkaç gün istirahat ihmal edilmemelidir. İnjeksiyonlarda mesane perforasyonu ve abdominal kaviteye injeksiyon mümkün olabileceği için dikkatli olunmalıdır.

Aynı zamanda kasığa yapılacak enjeksiyonların da sporcuların iyileşme süresini kısaltması açısından etkisi vardır.

6- çok çok ilerlemiş vakalarda cerrahi yolla tedavi de yapılmaktadır.

--ÜMİT DAVALA,AYDIN YILMAZ,UĞUR UÇAR,FERHAT ÖZTORUN VE ARDA TURAN--

6 Eki 2010

BİR BÜLENT KORKMAZ'A BİR HAKAN ŞÜKÜR'E İHTİYACIMIZ VAR


Birisi 2005 yılında diğeri ise 2008 yılında aktif futbolu bıraktı. İkisi de Galatasaray tarihinde önemli yere sahip futbolcu.

Bülent Korkmaz, Hakan Şükür...

Kaptan: Futbol açısında sözlük anlamı; Takımı temsil eden oyuncu.

Bu temsiliyet sadece sol kolunda özel renkli bir bant taşımak mı ? Yoksa oyun esnasında takım arkadaşlarını yönlendirip konuşulması gerektiği zaman hakemle konuşmak mı ? İstediğin zaman ben kaptanım deyip takım arkadaşlarınla kavga etmek mi ? Takımda istenmeyen oyuncuları belirleyip yönetime bilgi vermek mi ? Nedir kaptanlık ?

Bülent Korkmaz; ''Aslında tüm oyuncular birer kaptandır. Kaptan takımla ilgili olayları hocayla ve yönetimle konuşur. Ben, dikkat eden olduysa hiçbir kupayı tek başıma kaldırmadım. Paylaşmayı seven bir insanım ve öyle bir aileyiz'' derken mütevazi bir açıklamada olsa anlayana derslik bir tanımlamadır.

Galatasaray'da Hakan Şükür ve Bülent Korkmaz gibi lider vasıflarını taşıyan bir oyuncu olmadığı için takım içi yardımlaşma ve arkadaşlık eskiyi çok aratır oldu. Bir boş vermişlik var takımda. Sanki tüm oyuncular boşlukta. Onları ateşleyecek bir liderin olmaması bize her geçen gün eskileri daha çok hatırlatıyor.

Bir iki gündür üzerinde durulan bir konu var. Rijkaard babasını kaybettiği gün Karabük maçına çıktı. Galatasaray'ın yedek oyuncularının saha içinde akıl almaz bir şekilde gülüp, oynaşıp, şakalaştıklarını gördük. Acaba diyorum bu oyuncuların teknik direktörlerinin babasını kaybettiğinden haberleri yok muydu ? Eğer haberleri varsa nasıl böyle bir davranışta bulunuyorlar. Yas edin ağlayın sızlayın demiyoruz tabi. Kimse çıkıp uyarmadı mı bu arkadaşları ?Kimseyi geçtim bu takım kaptanı yok mu ? Bir konuşma yapmadı mı bu durum hakkında ?

Yazık...Çok yazık.

5 Eki 2010

MEHMET TOPAL SAKATLANDI

Marca'nın haberine göre Milli oyuncumuz Mehmet Topal sağ ayak bileğinin burkulması sonucu sakatlanmış ve antrenmanı yarıda bırakmak zorunda kalmış. İlk müdahale tesislerde yapılmış. Durumun daha net anlaşılması için sağlık ekibiyle birlikte hastaneye götürülmüş.

Umarım sakatlık ciddi değildir. Tam formunu yakalamışken olmayacak iş işte. Bir an önce sahalara dönmesi tek temennimiz.

FUTBOL BÖYLE GÜZEL



fazla söze gerek yok futbol bu olsa gerek ...
3.43 dakikalık şölen iyi seyirler .

Rijkaard’a teşekkür borçluyum*


Rijkaard’a teşekkür borçluyum’

“Ben kimse arasında karşılaştırma yapmayı sevmiyorum. Herkesin bulunduğu ortamdaki şartlar neyin ne olacağını tayin eder. Guardiola ile Rijkaard çok farklı teknik adamlar. Guardiola bize daha disiplinli futbol oynatıyor. Rijkaard bugünlere gelmemde çok büyük rol sahibi. Beni o keşfedip, henüz 17 yaşında gencecik bir çocukken, A takımda oynamamı sağladı. Bu kendisi açısından bir riskti. Ama gençlere çok önem veren bir hoca ve çok iyi bir insan. Galatasaray’da kısa zaman içinde başarılı olacağına inanıyorum. Barcelona’ya geldiğinde de ilk zamanlar işler hiç de iyi gitmiyordu. Ama belli bir süre sonra futbol bilgisini ve tecrübesini ortaya koyarak, her şeyi düzeltti. Sonuçta tanımadığı bir ülke ve yeni bir kültürde çalışıyor. Galatasaray’ın ona inanması gerekiyor, başarı mutlaka gelecektir.”
‘Türkiye’de maça çıkmak isterim’
“Türk futbolu giderek kalitesini yükseltiyor. Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynayan Türk Milli Takımı’nın Dünya Kupası’na gidememesine şaşırdım. Gerçekten iyi futbolculardan kurulu, iyi bir takımdı ve hiçbir zaman mücadeleyi bırakmıyorlardı. Ancak futbolda her zaman inişli çıkışlı dönemler olur. Önemli olan istikrarı sağlamak. Quresma, Guti gibi yıldızların forma giymesi Türk Ligi’nin kalitesini artıracaktır. Özellikle Guti hem futbolu hem kişiliğiyle önemli bir isim. Takımı Beşiktaş’a ve Türk futboluna önemli şeyler kazandıracaktır. Türk takımlarıyla ne milli takım ne de kulüp takımında karşılaştım. Ancak Türkiye’deki maçlarda çok iyi bir futbol atmosferi oluştuğunu ve tıpkı benim ülkemdeki gibi ateşli taraftarların olduğunu biliyorum. Bir gün Türkiye’de maça çıkmak isterim.”
Arjantinli süperstar, ESM’in verdiği geleneksel Altın Ayakkabı ödülünü alırken Türkie ile ilgili bu çok özel açıklamaları yaptı.
*LİONEL MESSİ

TOZLU SAYFALARIN İLK SATIRLARI // ROGER LJUNG

1993 yılından bu yana dünyada futbol anlayışı büyük bir değişime uğradı. Bu zamana kadar en çok izlenilen spor ünvanını kaptırmadan yoluna devam ediyor. Ekonomi anlaşının değişmesi, insanların tüketim anlayışının değişmesi ve futbol kültürünün artması 93 yılındaki konumundan günümüze bir çok değişiklikle gelmiştir.

Öncelikle kulüpler şimdi çok daha güçlü. Bu güçlülük yakıştırmasını istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. İmkanlar çok daha iyi. Futbola farklı bir anlam yükleyen 21.yüzyıl imkanları bir tek şeyi değiştiremedi. 93 yılında da mücadele eden, o sahada bulunma nedenini bilenlerin kazandığı bir oyundu. Bu durum şimdi de aynı. Çalışmayan kazanamıyor. Büyük takım küçük takım anlayışı artık neredeyse kalktı.

Futbol daha fazla gol atanın kazandığı bir oyun. Klasik bir tabir olacak ama futbolun meyvesi goldür. Gol atmak için sistemler kurulur. Oyun anlayışları hep gol atmak içindir. Yada gol attıktan sonra gol yememektir.

Bu oyunda kanat organizasyonlarının önemi istatistiklere bakıldığı zaman net bir şekilde anlaşılmaktadır. Dünyada atılan gollerin neredeyse yarısı kanatlardan gelen ataklar sonucunda olmaktadır. Hırslı, çalışkan, ne yapması gerektiği iyi bilen bir kanat oyuncusuna bu futbol anlayışında o kadar çok ihtiyaç var ki olmadığı zaman Karabük deplasmanından çıkamıyorsunuz. Mücadele eden olmadığı zaman daha kaç Karabük deplasmanından çıkamayız sorusuyla muhatap oluruz.

Şimdi bu 1993 yılı nereden çıktı diyeceksiniz. Ya da 1993 yılı neden ? Galatasaray'ın 1993/94 yılı kadrosunda bulunan bir futbolcudan bahsetmek istiyorum. Roger Ljung...

Bir sol kanat oyuncusu. İsveçli. Olması gerektiği kadar bir oyuncu. Sezonun belli bir kısmanda forma giyme şansı buldu ve macerası kısa sürdü. Galatasaray'a Admira Wacker'den gelmiştir. ''Koşmayı ve mücadele etmeyi'' oyun anlayışım bu diyerek ne denli benimsediğini göstermiştir. Geldiği takımda UEFA maçına çıktığı için Galatasaray forması ile o yıl oynanan şampiyonlar ligi maçlarında forma giyememiştir. Akıllarda en çok kalan, sezonun son maçında Bursaspor'a attığı kafa golüdür. Galatasaray bu maçtan sonra şampiyon olmuştur. Kısa macera da bir çok kimsenin beğenisi toplamıştır.Sezon sonunda Galatasaray'dan ayrılarak Almanya'nın yolunu tutmuştur. 29 yaşında aktif futbol yaşamını noktalamış ve belli bir süre sonra menejerliğe başlamıştır.

Durduk yere insanın aklına Roger Ljung gelmez değil mi ? Türkiye'de sol bek yetişmiyor ve bu sıkıntıyı yıllardır çekiyoruz. Transfer edilenler de nedense istenileni bir türlü veremiyor. Durum böyleyken sol bekin yapması gerekenleri komple yapan bir oyuncudan bahsetmek gerekirdi.

4 Eki 2010

MEHMET TOPAL NEDEN YOK ?

Kazakistan ve Belçika maçlarından önce ve sonra da yazıldı çizildi. Onlarca kelime döküldü her bir kesimin ağzında. Kimisi haklı dedi kimizi haksız. Kimi oyun sistemi bunu gerektiriyor dedi, kimisi bu kadroyu nasıl seçiyorlar dedi ve Milli takım kurmaylarını eleştirdi.

Yanılmıyorsam Belçika maçı öncesi Hiddink bir tv programında katılmış ve şunları söylemişti;

"Kadroya çağırdığım isimlere girmek istemiyorum ama Türkiye'de bu sorunla yüzleşmek zorundayım.Eleştiriler sürekli oluyor. Ama beni endişelendiren oyuncularımın sürekli oynamaması... Her oyuncumun takımlarında oynamasını istiyorum. Kendi takımlarında oynamadıkları söylenen oyuncular sezon öncesi kampta hazırlandılar, ilk 3 haftada oynamadılar. Ancak Almanya mçına yaklaştığımızda aynı oyuncular yine oynamamaya devam ederlerse problem yaşarız. Çünkü maç ritmini yakalamaları gerekiyor."

Şimdi Almanya maçı öncesi davet edilen kadroya bakalım;

Kaleciler: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Hakan Arıkan, Cenk Gönen (Beşiktaş), Onur Recep Kıvrak (Trabzonspor)
Defans: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Ömer Erdoğan (Bursaspor), İbrahim Toraman, İsmail Köybaşı (Beşiktaş), Ceyhun Gülselam (Trabzonspor)
Orta saha: Hamit Altıntop (Bayern Münih), Mehmet Aurelio, Necip Uysal (Beşiktaş), Selçuk Şahin, Emre Belözoğlu, Özer Hurmacı (Fenerbahçe), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Selçuk İnan (Trabzonspor), Arda Turan (Galatasaray)
İleri uç: Tuncay Şanlı (Stoke City), Halil Altıntop (Eintracht Frankfurt), Semih Şentürk (Fenerbahçe), Mevlüt Erdinç (Paris Saint Germain), Nihat Kahveci (Beşiktaş), Sercan Yıldırım (Bursaspor)

Takımlarında doğru düzgün forma şansı bulamayan ve sakatlıktan yeni çıkmış bir çok oyuncu var. Hiddink bu durumdan şikayetçiydi ve Almanya maçı öncesi bu durum yine böyle olursa başka tercihlerde bulunacağını söylemişti. Fakat başka tercihleri yine göremedik. Hani hep aynı örnekler veriliyor, aynı futbolcu isimleri telaffuz ediliyor ya, neden çağrılmıyor deniliyor ya haklılar da ondan.

Mehmet Topal,Volkan Şen...

Volkan Şen'in bu yıl oynadığı futbol ortada. Gözümüzün önünde onu görememek diyorum artık ben nasıl oluyor anlamak çok zor. Göz önünde olmayan diyorum buna da Mehmet Topal İspanya'da zirvede olan bir takımın oyuncusu.

Şimdi Mehmet Topal'ın Valencia'da oynadığı maçları, kaç dakika oynamış onları küçük bir istatistikle verelim;

Toplamda 13 maçta forma giydi ve 805 dk sahada kaldı bu süre zarfında 1 gol attı ve 1 sarı kart gördü.

Valencia-Athletic Club 90 dk.
Valencia-Manchester United FC 3 dk.
Sporting de Gijón-Valencia 90 dk.
Hércules-Valencia 90 dk.
Bursaspor -Valencia 90 dk.
Lecce-Valencia 64 dk.
Valencia-Fiorentina 18 dk.
U.S. Città di Palermo -Valencia 90 dk.
Manchester City-Valencia 90 dk.
Olympique de Marsella-Valencia 19 dk.
Hannover 96 -Valencia 73.dk.
NK Celje -Valencia 44 dk.
Al Hilal-Valencia 44 dk.

Şimdi bu verilerden sonra neden takıma dahil edilmediği konusunda fikri olan varsa lütfen bildirsin bizde bir aydınlanalım.

SEVGİ


EKONOMİST: Sevgi, talebin her zaman için arzdan fazla olduğu bir alışveriştir.
...
MUHASEBECİ: Sevgi, geri dönüşüm sağladığı için kâr oranı yüksek bir tür kredidir...
...
MATEMATİKÇİ: Sevgi sonsuzluktur çünkü burada 2’nin böleni yoktur...
......
GEOMETRİCİ: Sevgi, iki gönül arasındaki en kısa mesafedir...
...
FİZİKÇİ: Sevgi, kalbin yoğunlaşması sonucu iki gönlün birbirine
yapışmasıdır...
...
KİMYACI: Sevgi, iki kalbin birleşmesi sonucu ortaya çıkan reaksiyondur.
...
FİLOZOF: Sevgi çocuklar için oyun, gençler için zevk, yaşlılar için güvendir...
...
ÖĞRETMEN: Sevgi, tekil gibi görünen ama çoğul olan, cins isim gibi görünen ama özel olan ve her cümlede bir anlam ifade eden kelimedir...
...
MİMAR: Sevgi iki dinamik nesnenin arasında sağlam bir köprü oluşturan değerdir.
...
BİLGİSAYARCI: Sevgi, bazen iki sistemin iletişimini hızlandıran önemli bir sistem dosyası, bazen de bütün sisteminizi altüst eden bir virüstür...
...
TARAFTAR: Sevgi TAKIMIDIR...