13 Ağu 2009

ALIŞKANLIK KAMBURUNU SIRTIMIZDAN ATALIM

Yeni bir başlangıcın önderi olmak ya da bu sıfatın üzerinize yakıştırılması yeni sorumlulukları beraberinde getiriyor. Futbol gibi acımasız bir oyunda önder olmak ya da gösterilmek sorumluluktan başka acı, sıkıntı ve dert üçlüsünü de yan cebinde taşıyor.

Yan cebe elinizi ne kadar geç atarsanız işler o kadar yolunda gidiyor. Yok zorla atmak zorunda bırakılıyorsanız cebi delip kurtulmanın yolunu bulmak en mantıklı yol gibi görünüyor.

Geçtiğimiz sezon Skibbe ile başlayan serüvende eller hep yan cepte kaldı. Çıkarıldığı an çıkan ele bir tokat indi. Bu tokat ya medyanın tokatıydı ya da yönetimin. Bazı an geldi bu kez cebi delip kurtulacağız sıkıntılardan dedik. Ama dediğimizle kaldık. Delmeye çalışırken sökük elleriyle birlikte cebe dikildi. E hal böyle olunca elden olmak yerine eli kendi cebine sokulup gönderildi. Tekrar söylüyorum gönderilmeseydi geçtiğimiz sezon Galatasaray şampiyondu.

Bülent Korkmaz, büyük kaptan. Galatasaray taraftar kraliyetinin kralı. Yanlış zaman da yersiz bir anda geldi takımın başına. Kendisi de biliyordu başarısız olacağını. Yönetim çıkmazın içinden kendi hatasını taraftara affettirmek için Büyük Kaptan’ı kurban seçti. Böylece çatlaktan sızan sular boşa gitmeden büyük kazanlara akıtıldı.

Her ağızda şu sözler vardı. Bu denli kaliteli transferlerle bezenmiş Galatasaray’ın başına Skibbe getirilmemeliydi. Her yorumun kendince haklı yanı var.

Asıl önemli olan sahiplenebilmek. Ben getirdim ben arkasındayım diyebilmek. Her değiştirilen teknik adamdan sonra bit türlü alınmayan dersler yönetimin her yıl sınıf tekrarı yapmasına neden oldu. Bence bu yıl son hakkıydı ve bu hakkını harika kullandı.

Frank Rijkaard Galatasaray’da yazısını resmi sitede gördükten sonra Galatasaray yönetimi uzun yıllardır süre gelen yanlış seçimlerden sonra dersi layıkıyla vermişti. Avrupa vizyonunu daha bi sağlama almış ve kendi geleceğini de kurtarmış oldu.

Futbolda kimse başarı garantisi veremez. Dünyanın en iyi teknik adamları arasında gösterilen Rijkaar da veremez. Artık başarının çalışmakla geldiğini ve bunu sabırla yoğurduğumuz zaman tadından yenilmeyecek bir lezzete dönüşeceğini öğrenmeliyiz.

Medya olarak, yönetim olarak, taraftar olarak doğrunun yanında, hak edenin alın teri yanında olalım. Bırakalım Rijkaard gibi büyük bir değer elini yan cebe götürmesin. Götürmek zorunda bırakmayalım.

Bırakalım Rijkaard Aslan Tepe’nin çimlerinde kupalar kaldırsın.

Hiç yorum yok:

13 Ağu 2009

ALIŞKANLIK KAMBURUNU SIRTIMIZDAN ATALIM

Yeni bir başlangıcın önderi olmak ya da bu sıfatın üzerinize yakıştırılması yeni sorumlulukları beraberinde getiriyor. Futbol gibi acımasız bir oyunda önder olmak ya da gösterilmek sorumluluktan başka acı, sıkıntı ve dert üçlüsünü de yan cebinde taşıyor.

Yan cebe elinizi ne kadar geç atarsanız işler o kadar yolunda gidiyor. Yok zorla atmak zorunda bırakılıyorsanız cebi delip kurtulmanın yolunu bulmak en mantıklı yol gibi görünüyor.

Geçtiğimiz sezon Skibbe ile başlayan serüvende eller hep yan cepte kaldı. Çıkarıldığı an çıkan ele bir tokat indi. Bu tokat ya medyanın tokatıydı ya da yönetimin. Bazı an geldi bu kez cebi delip kurtulacağız sıkıntılardan dedik. Ama dediğimizle kaldık. Delmeye çalışırken sökük elleriyle birlikte cebe dikildi. E hal böyle olunca elden olmak yerine eli kendi cebine sokulup gönderildi. Tekrar söylüyorum gönderilmeseydi geçtiğimiz sezon Galatasaray şampiyondu.

Bülent Korkmaz, büyük kaptan. Galatasaray taraftar kraliyetinin kralı. Yanlış zaman da yersiz bir anda geldi takımın başına. Kendisi de biliyordu başarısız olacağını. Yönetim çıkmazın içinden kendi hatasını taraftara affettirmek için Büyük Kaptan’ı kurban seçti. Böylece çatlaktan sızan sular boşa gitmeden büyük kazanlara akıtıldı.

Her ağızda şu sözler vardı. Bu denli kaliteli transferlerle bezenmiş Galatasaray’ın başına Skibbe getirilmemeliydi. Her yorumun kendince haklı yanı var.

Asıl önemli olan sahiplenebilmek. Ben getirdim ben arkasındayım diyebilmek. Her değiştirilen teknik adamdan sonra bit türlü alınmayan dersler yönetimin her yıl sınıf tekrarı yapmasına neden oldu. Bence bu yıl son hakkıydı ve bu hakkını harika kullandı.

Frank Rijkaard Galatasaray’da yazısını resmi sitede gördükten sonra Galatasaray yönetimi uzun yıllardır süre gelen yanlış seçimlerden sonra dersi layıkıyla vermişti. Avrupa vizyonunu daha bi sağlama almış ve kendi geleceğini de kurtarmış oldu.

Futbolda kimse başarı garantisi veremez. Dünyanın en iyi teknik adamları arasında gösterilen Rijkaar da veremez. Artık başarının çalışmakla geldiğini ve bunu sabırla yoğurduğumuz zaman tadından yenilmeyecek bir lezzete dönüşeceğini öğrenmeliyiz.

Medya olarak, yönetim olarak, taraftar olarak doğrunun yanında, hak edenin alın teri yanında olalım. Bırakalım Rijkaard gibi büyük bir değer elini yan cebe götürmesin. Götürmek zorunda bırakmayalım.

Bırakalım Rijkaard Aslan Tepe’nin çimlerinde kupalar kaldırsın.

Hiç yorum yok: